Üretim dışına itilen gençlik - PROF. DR. ÖZKAN YILDIZ

Tüm dünyada görülen koronavirüs pandemisi, ülkeye akan büyük sığınmacı, mülteci, Suriyeli göçü ve 6 Şubat Kahramanmaraş depremleriyle tetiklenen ekonomik krizle birlikte yoksullaşma, tüm toplum katmanlarında derinleşmekte, boyutlanmakta ve çeşitlenmektedir. Ekonomik buhran, en çok da gençleri ve genç işsizliğini etkilemektedir. Bugün, çalışma yaşamında olması gereken, milyonlarca genç, istihdam dışındadır. Rakamlar, endişe vericidir. Bir yıldan fazladır iş arayan 15-34 yaş arasındaki genç nüfus, bir yılda, yarım milyonu geçmiştir. Ne "çalışan", ne "eğitime devam eden", ne de bir "mesleki kursa" giden gençler -ki bu gençlerin 4'te 3'ünü ise kadınlar oluşturmaktadır- iktisadi sistem için ağır külfettir. Gençlerimizin yarısından fazlası kendini "mutsuz" olarak tanımlamaktadır.

KAYIP KUŞAK

Türkiye bir "kayıp nesil" gerçeğiyle karşı karşıyadır. Hayatında hiç çalışmamış ya da kısmi zamanlı çalışmış, sayısı hızla artan milyonlar, beşeri sermayenin kaybı anlamına gelmektedir. "Z kuşağı" olarak bilinen, bu grubun işsizlik oranları, ortalama işsizlikten daha hızlı artmaktadır. Bilinenin aksine, kayıp kuşak, düşük eğitimli değildir. Tersine, önceki kuşaklardan çok daha becerikli, eğitimli ve mesleklidir. Bu reel durumun yarattığı "sosyal çürümeninyıkımın" dikkate alınmaması vahimdir.

Her 3 gençten 2'si, Türkiye'yi terk etmeyi düşünmektedir. 15-29 yaş aralığını kapsayan "genç nüfusun" emek piyasasında geleceğinin belirsiz oluşu, gelecek açısından düşündürücüdür. Çareler, üretilmelidir. 30 yaşına gelmiş, iş sahibi olamamış kişilerin, bundan sonraki yaşam dilimlerinde iş bulma şanslarının çok düşük olması, toplumun ekonomik, demografik ve sosyal yapısı ve geleceği açısından tehdittir.

ADİL BİR GELECEK İSTEĞİ

2021 yılında yapılan Türkiye Gençlik Araştırması'na göre (Prof. Dr. Ali Çağlar, Türkiye Gençlik Araştırması, Kondrad Adenauer Stiftung , Ankara, 2021), Türk gençliği, kendisine yeteri kadar önem verilmediği ve kendini geliştirecek ve ülkesine daha fazla katkı yapacak olanaklar yaratılmadığını ve bir anlamda kendi kaderine terk edilmiş olduğunu düşünmektedir. Türk gençliği, Türkiye'de en çok ekonomik kriz, işsizlik ve kalitesiz eğitim sorunlarının yaşandığını dile getirmiştir. İşe alımlarda liyakate uygun davranılmadığı, adam kayırma ve torpilin yaygın olduğu görüşündedir.

Uzun süreli genç işsizler, üretimden ve toplumdan "dışlanmışlar" kümesini oluşturmaktadır. Artık eğitime ve diplomaya yüklenen anlam sorgulanmaktadır. Eğitimli gençlerin gelecekte bütünüyle işgücü piyasasından dışlanması riski, aileleri, endişelendirmektedir. Gündelik yaşamda iş, sadece gelir kaynağı olarak değil, toplumsal bütünleşmenin de temel yapı taşıdır. Toplumsal sistemde bireyler sahip oldukları işle, statü ve özsaygı (itibar) kazanır.