MEB'e kilit - Mustafa GAZALCI

Geçen günlerde, Milli Eğitim Bakanlığı önünde, belleklerden kolayca silinmeyecek acı ve utanç verici bir olay yaşandı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, KPSS'den yüksek puan alan, sözlüde elenen öğretmen adaylarının sorununu iletmek için bakanlığa gittiğinde, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in verdiği talimatla zincirlenmiş bir kilitle karşılaştı. Eğitim iyi örnek olmaktır. Bakan, temsil ettiği öğrencilere, öğretmenlere, velilere bu davranışıyla kötü örnek oldu. Milli Eğitim Bakanlığı'nın simgesi meşaledir. Zincirli kilit, meşalenin aydınlığına vurulmuş oldu. Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'ndan sonra İzmir'de "Şimdi Milli Eğitim Bakanı olmak isterdim" dediği, adında "milli" olan iki bakanlıktan biridir o bakanlık. O bakanlıkta en güç günlerde Vasıf Çınar'lar, Saffet Arıkan'lar, Mustafa Necati'ler, Dr. Reşit Galip'ler, Hasan-Âli Yücel'ler bakanlık yaptı. Nafi Atuf Kansu, İsmail Hakkı Tonguç, Rüştü Uzel gibi genel müdürler, değerli bürokratlar görev üstlendi. Onlar Cumhuriyetin ilk yıllarında karanlığı yenip aydınlık saçmak için çalıştılar. Meşalenin ateşini, aydınlığını yükselttiler. Mustafa Necati, kapısına gelen öğretmenin koluna girer onu makamında ağırlar, dinlerdi. ÇARPICI BİR ÖRNEK Şarkışla'nın İstiklal Okulu'nda başöğretmen Cengiz Bey anlatıyor: "Böbreklerimden çok rahatsızdım. Bir kağnı ile ve zorlukla Kayseri'ye, oradan da hemen o günlerde henüz gelmiş olan trenle Ankara'ya gittim. Bakanlığı sorarak buldum. Yapının arka kapısı önündeki küçük bahçede bir tahta sıraya iliştim. Sancıdan kıvranıyor, ne yapacağımı bilemiyordum. O sırada bir araba geldi, içinden iki kişi çıktı, bunlardan biri bana sordu:- Siz kimsiniz- Öğretmenim...- Öğretmen burada oturmaz, dedi.Ben, yasak olduğunu sanarak, ayağa kalkarken acı duyuyordum. Konuşan kişi, "Hem de hasta öğretmen!" dedi. Bu iki kişi kolumdan tutarak beni içeriye götürdüler, bir koltuğa oturttular. Benimle ilgilenen kişi meğer Mustafa Necati imiş. Çay getirdikten sonra durumumu sordu. Saymanlık müdürünü çağırttı. Bana para getirmesini söyledi.- Teşekkür ederim, param var, dedim.- Biliyorum, dedi.Saymanlık müdürü para getirdi. O arada demiryollarına telefon edildiğini öğrendim. Yataklıda yer ayırmışlar. Anladım ki, beni İstanbul'a hastaneye gönderiyorlar. Bu sırada yazılı mektubu bana verirken "Bunu, İstanbul'da Cerrahpaşa