Türk Devrimi ve Kemalizm - Dr. H. Seçkin ÇELİK

Son yıllarda özellikle gençler arasında Atatürkçü bir canlanma görülüyor. Peki, Cumhuriyetin ikinci yüzyılında, bu canlanmaya karşılık gelecek bir ideolojik program var mı Bunu söylemek kolay değil. Altı okun anayasaya girmesinin görüşüldüğü 5 Şubat 1937 tarihli oturumda bile, Şükrü Kaya, "Biz bu prensiplerimizi statik olarak almadık. Hayatın gündelik zaruretlerinden mülhem olarak aldık. İnkılapçılığın esas ruhu budur" demişti.KEMALİST DEVRİM1960'larda İsmet İnönü, Türk Devrimi'nin yeni vizyonu olarak "demokrasi içinde sosyal adaleti sağlayarak planlı kalkınma"yı göstermişti. Tarık Zafer Tunaya, Niyazi Berkes gibi Atatürkçü aydınların yürüttükleri verimli tartışmalar, 1990'larda yerini geçmişe yönelik nostaljik bir bakışa bıraktı. Bu, aslında daha çok yaratıcılık kaybıyla ilgiliydi. Tekrar tekrar 1920-1950 dönemini nostaljik bir havayla okuyucuya sunan, Atatürk'ün vefatı sonrasında hiçbir şeyin iyi gitmediği görüşünü çokça işleyen, İsmet İnönü'yü günah keçisi haline getiren bu metinler, hem tarih algısına önemli zarar verdi hem de yeni bir şey söyleme ihtiyacının adeta verimsiz bir ikamesi oldu. İNKILAP DERSLERİRecep Peker'e yönelik pek de olumlu yaklaşmayan Kemal Karpat, onun "İnkılap Dersleri"nin, içerdiği tüm sorunlara karşın, genç kuşaklara güncel politik akımlar hakkında faydalı bilgiler sağladığını belirtmektedir. Tek partili yıllarda kurulan Hukuk İlmini Yayma Kurumu gibi örgütlenmeler, kendi alanlarındaki uluslararası entelektüel tartışmaları gündeme taşıyıp Türk aydınını uluslararası entelektüel dünyayla etkileşime sokarak Kemalist Devrim'i beslemeye çalışıyorlardı. Oysa günümüzde cumhuriyetçilik, devletçilik, milliyetçilik, laiklik gibi Kemalist ilkeler hakkında yeni yaklaşımlar ortaya atılmasına karşın, Kemalist ve anti-Kemalist literatür Türk Devrimi'yle ilgili olarak sadece 1920-1950 dönemi üzerine çekişmekte ortaklaşmaktadır.YURTTAŞLIK VE LAİKLİKBu konulardaki entelektüel gelişmeler, akademik yayınlara hapsolmakta, birbirleriyle fazla ilişkilendirilmeden, ayrıksı bir biçimde ele alınmaktadır. Oysa neoliberalizmin başarısızlıkları karşısında gündeme gelen yeni devletçilikle, liberal