Güçlendirilmiş parlamenter sistem - Nuri ALAN

"Etkin ve katılımcı bir yasama; istikrarlı, şeffaf ve hesap verebilir bir yürütme; bağımsız ve tarafsız bir yargı ile kuvvetler ayrılığının tesis edildiği güçlü, özgürlükçü, demokratik, adil" bir yönetim biçimini amaçlayan "güçlendirilmiş parlamenter sistem"in ana ilkeleri, altı siyasi partinin genel başkanlarının imzaladığı bir mutabakat zaptı ile 28 Şubat 2022 tarihinde kamuya açıklandı. Söz konusu metnin hayata geçirilebilmesi mutabakat zaptını imzalayan altı siyasi partinin 2023 seçimlerinde ittifak oluşturarak seçime katılmaları ve Meclis'te anayasayı değiştirecek ya da yeni bir anayasa yapacak sayısal güce erişmeleri ile mümkün olabilecektir. Esasen mutabakat metni, bir anlamda seçim ittifakının habercisidir.Seçim ittifakı oluşturan altı siyasi partinin ortak adayının cumhurbaşkanı seçildiğini, Meclis'te çoğunluğu elde ettiklerini varsayalım. İlk günden itibaren devlet yönetiminin temel hukuki çerçevesi, yürürlükteki anayasa olacaktır. İttifakın Meclis'te anayasayı değiştirebilecek milletvekili sayısına ulaşması halinde kısa süreli, milletvekili sayısının yetersiz olması veya halkoyuna sunulacak anayasanın kabul edilmemesi halinde uzun süreli (beş yıl) olarak bu uygulama devam edecektir. Cumhurbaşkanı dahil üst yönetim kadrosu ittifak içindeki siyasi partilerin mensuplarından oluşacağına göre bu bir koalisyon yönetimidir ve mevcut anayasa hükümleri çerçevesinde çalışacak bir yönetimin programı mutlaka yeni bir mutabakat metni ile kamuya açıklanmalıdır.MUTABAKAT METNİBu bölümdeki muhatabım, "Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" başlığı altında yayımlanmış olan metindir, metnin içeriğidir; hiçbir siyasi parti ve kişi hedef alınmamıştır. 1961 ANAYASASIMetnin hemen başında, yeni sistemi önerirken 1921 Anayasası'nın kapsayıcılığından, bir askeri darbenin arkasından hazırlanan 1961 Anayasası'nın bürokratik vesayet düzenine neden olduğundan söz ediyorsun. 1921 Anayasası ilk kez egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu ifade etmesi yönünden çok önemlidir. Atatürk'ün önderliğinde yürütülen Kurtuluş Savaşı'nda ve yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşu çalışmalarında milletin desteğini simgelemesi bakımından çok önemlidir. Ancak 1921 Anayasası teknik anlamda yeterli bir anayasa değildir. Büyük Millet Meclisi'nin, Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin kuruluşunu, görevlerini ve yerel yönetimleri belirleyen yirmi dört maddelik bir metinden ibarettir. Biliyorsun 29 Ekim 1923 günlü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşunu açıklayan (1921 Anayasası'nın bazı maddelerinin açıklanmasına ve değiştirilmesine dair) 364 sayılı kanunla 1921 Anayasası'na "Türkiye Devleti'nin dini İslamdır" hükmü getirilerek kapsayıcılığında bir gedik açılmıştır.1961 Anayasası'nın bürokratik vesayet düzenine neden olduğunu, yasama ve yürütmenin zayıflatıldığını, siyaset müessesesinin istikrarsızlığa mahkûm edildiğini yazıyorsun. Hedefinde Milli Güvenlik Kurulu, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay var.1961 Anayasası'na göre Milli Güvenlik Kurulu cumhurbaşkanı, başbakan, bazı bakanlar, Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarından oluşan, milli güvenlikle ilgili konularda görüş bildiren karma bir danışma kuruludur. Aldığı kararlar bağlayıcı değildir. Millet iradesi ile iktidara gelen ve kendine güvenen dirayetli bir hükümet önce Milli Güvenlik Kurulu'ndan uygulayamayacağı bir kararın çıkmasını önler, önleyememiş ve uygun bulmuyorsa uygulamaz. Sen Milli Güvenlik Kurulu hakkında susuyorsun. Anayasalarından esinlendiğimiz birçok çağdaş ülkenin kuruluşlarında, benzer veya farklı yapılarda milli güvenlik sorunları ile ilgili konularda yardımcı ve danışma görevi üstlenen kuruluşlar var. Senin anayasanda Milli Güvenlik Kurulu'na yer var mı1961 Anayasası yargı düzeninde önemli değişiklikler yaptı. Anayasa Mahkemesi kuruldu, idari yargının görev alanı ve yetkileri genişletildi. Yapılan değişikliklerin ilk uygulamasında aksamalar, yanılgılar olabilir. Ancak istatistikler 1961 Anayasası'nın yürürlükte olduğu dönemde yargının olumlu not aldığını açıklıyor. Anayasa Mahkemesi'nin görev ve yetkilerinin, iptal davası açabileceklerin kapsamının genişletileceğini söylüyorsun. Katılıyorum. İçeriğinin genel değerlendirmesinden idari yargının görev alanında ve yetkilerinde sınırlamalar yapılacağını sezinliyorum. Yanılmış olmayı dilerim.Siyasi partilerin mahkeme kararı ile kapatılmaları konusu, siyasi bir tercihin sonucu olarak belirlenir. 1961 Anayasası'nın 57. maddesi, tüzükleri, programları ve faaliyetleri insan hak ve hürriyetlerine dayanan demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine ve devletin ülkesi ve milletiyle bölünmezliği temel hükmüne uygun olmayan siyasi partilerin Anayasa Mahkemesi tarafından temelli kapatılmasını öngörüyor. Hiçbir anayasa, öngördüğü düzenin yıkılmasını amaçlayan eylem ve oluşumlara izin vermez. Hukuk toplumsal bir olgudur; gerek düzenleme gerekse uygulama aşamasında toplumun ihtiyacına cevap vermelidir. 1961 Anayasası'nın bu maddesinde öngörülen siyasi partilerin kapatılma nedenleri o tarihteki ve halen ülkemizin toplumsal gerçekliği ile uyum halindedir.Anayasa hukukçuları 1961 Anayasası'nın çağdaş bir anayasa olduğunda ve özgürlüklerin yolunu açtığında hemfikirdir. 1961 Anayasası'nın yürürlükte olduğu dönemde, senin deyiminle yürütme organının zayıflatılması ve etkinliğinin zaafa uğratılması anayasa kurallarından değil, yürütme organının yetersizliğinden, zafiyetinden, kendine güvensizliğinden ve kendisini göreve getiren iradenin gücünü kavrayamamasından kaynaklanmıştır. Uygulanmasından doğan sorunları, anayasaya yüklemek haksızlıktır.LAİK DEVLETMetnin birçok yerinde "özgürlükçü, demokratik bir hukuk devleti" diyorsun, "çoğulcu, katılımcı ve özgürlükçü demokrasi"den, "özgür ve demokratik bir Türkiye"den, "kadın erkek eşitliği"nden söz ediyorsun, ama bir kelime seni rahatsız etmiş görünüyor: Laiklik. Gelecek eleştirileri göğüslemek için "din ve vicdan özgürlüğünü" yazarken "demokratik, laik hukuk devleti" deyimine yer vermişsin. Laiklik ilkesi, bünyesinde çok sayıda yönetim ilkesini barındıran üstün bir değerdir; yeni anayasa vaadinde bulunan bir metinde ayrıntılı ve ağırlıklı olarak açıklanması gerekir; geçiştirilemez. Demokratik hukuk devletinin varlığı ancak laik devlette mümkündür. Laiklik ilkesini tüm gerekleri ile uygulamadan demokratik hukuk devletini sürdüremezsin. Özgürlüklerin temeli ve koruyucusu da laik devlettir. Devletin nitelikleri içinden "laiklik" ilkesi çıkarıldığında