Emeklilerin durumu ve devletin görevi - Dr. Ahmet Münci Özmen

Türkiye açısından bağlayıcı olan uluslararası sözleşmeler (1) ve diğer uluslararası belgeler (2), toplumda saygı görme ve kendine saygı duyma anlamındaki insan onurunu, ana ilke yani, "ilkelerin ilkesi" olarak kabul etmiştir. Yoksulluktan kurtulma ve korunma hakkı, bu ana ilkeden kaynaklanan temel haklardan biridir. Yoksulluktan kurtulma ve yoksulluktan korunma hakkı, insan özgürlüğünün ve insanın kimseye muhtaç olmadan yaşamını sürdürebilme bağımsızlığının vazgeçilmez koşuludur.

Anılan uluslararası sözleşmelere ve belgelere göre, yaşlı insanlar dahil, her insanın insanca yaşayabilmesi, açlık çekmemesine, yokluk içinde olmamasına, sağlığını koruyabilmesine, kendisini geliştirebilme ve amaçlarını gerçekleştirebilme olanaklarına sahip olmasına bağlanmaktadır. Bu ortamın ve olanakların sağlanması ise devlete düşen pozitif bir yükümlülüktür. Sosyal devlet kavramı da devletin pozitif yükümlülüklerine dayanmaktadır.

Bu açıdan bakıldığında, karşımıza yaşlı insanlarla ilgili iki boyut çıkmaktadır. Birincisi, yaşlı insanın, insanca yaşaması için gereken düzeyde bir gelire sahip olmasının sağlanması; ikincisi de gerektiğinde, kendisine, kamu olanaklarıyla, insan onuruna yakışan biçimde bakım hizmetinin sunulmasıdır. Her iki boyut da devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesiyle ilgilidir.

Burada, devletin birinci boyuttaki, yaşlı insanın insanca yaşaması için gereken düzeyde bir gelire sahip olmasının sağlanmasıyla ilgili pozitif yükümlülüğüne değineceğiz.

SOSYAL DEVLET İLKESİ

Hemen belirtelim; uluslararası sözleşmeler ve belgelerin yanında, anayasamızın sosyal devlet ilkesi ve sosyal güvenlik hakkı ile ilgili 2., 60. ve 61. maddeleri, Türkiye Cumhuriyeti'ne, yoksulluktan kurtulma ve korunma temel hakkını, uygulama alanında gerçekleştirmek için gerekli ortam ve olanakları sağlama yükümlülüğü yüklemektedir. Bu noktada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin, temel ihtiyaçların (beslenme, barınma, sağlıklı koşullarda yaşama, toplum yaşantısından kopmama) karşılanmasına olanak tanımayan aşırı yoksulluğun, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele (3) olarak nitelendirileceğinin ilkelerini ortaya koyan üç kararı (4) ufuk açıcıdır.

Bu kararlarda yer alan ilkelerin yaşama geçirilmesi ise sosyal devletin, yaşlı insanları, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele olarak nitelendirilebilecek bir duruma düşürmekten ve bu durumda bırakmaktan kaçınmasını; bununla da yetinmeyip yaşlı insanların, kendilerini güvende hissedecekleri çözümler geliştirip uygulamasını gerektirmektedir.

Ülkemizde, TÜRK-İŞ verilerine göre, Şubat 2024 tarihi itibarıyla Ankara'da yaşayan dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 16 bin 257 TL; yoksulluk sınırı (haneye girmesi gereken toplam gelir) ise 52 bin 955 TL'dir.

SONUÇ

2024 yılı asgari ücretinin 17 bin 2 TL olarak, yoksulluk sınırının çok altında olması bir yana, Hazine yardımıyla 10 bin TL olan, en düşük emekli maaşının açlık sınırının bile çok altında kalması vahim bir durumdur ve devletin, sosyal devlet olarak yükümlülüklerini yerine getirmediğini göstermektedir.