CUMHURIYETIN 100. yılı ve Aydınlanma - Mustafa Günay

Aydınlanmanın ne olduğu hakkında bugüne kadar çeşitli tanımlar ve yorumlar yapılmıştır. Kant'a göre; Aydınlanma, insanın kendi suçuyla düştüğü bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır. Kurtuluş için, kişinin kendi aklını herhangi bir otoriteye, vasiye bağlı olmadan özgürce kullanması, aklını kamusal alanda özgürce kullanma cesareti göstermesi gerekir. Akıl, cesaret, eleştiri, Aydınlanmanın temel unsurlarıdır.Aydınlanma için aklını kullanmak, eleştiri ve sorgulamayla kendi varoluşunun anlamını temellendirmek, dinsel dogmaları reddetmek gerekir. Aydınlanma; doğa ve toplum olaylarının açıklanmasında, kültürün şekillenmesinde aklın ve bilimin belirleyici olmasıdır. Aydınlanmacı düşünceyle birlikte dünyevi bir toplumsal yaşam ve kültür, dine ve dinsel kurumların belirleyiciliğine dayanan geleneksel kültürü dönüşüme uğratır. Demokrasi, temel insan hak ve özgürlükleri gelişir. Aydınlanmacılık, aklın eleştirisini de içerir.Aydınlanma bir süreç olarak görülebilir. Her ne kadar 18. yüzyıl, Aydınlanma çağı olarak görülse de aydınlanma belli bir dönemle ve toplumla sınırlı değildir. Aydınlanmanın güçlü olduğu, yoğunlaştığı dönemlerle zayıfladığı ve engellendiği dönemleri birbirinden ayırmak kolay değildir. Aydınlanma, sürüp giden, geçmişten geleceğe süren bir anlayış ve yaklaşım olarak karşımıza çıkar.Bizde Cumhuriyetin kuruluş felsefesi, Aydınlanmaya dayanır. Kuruluş ve gelişme dönemlerinde Cumhuriyet, eğitimde, kültürde, hukukta ve daha pek çok alanda aydınlanma yolunu açmıştır. Ancak 1940'lı yıllardan itibaren aydınlanmadan, aydınlanmacılıktan giderek uzaklaşılmıştır. Dinci, gelenekçi anlayışların siyasette güçlenmesi, Cumhuriyetin temel değerlerinden ve aydınlanmacılıktan uzaklaşılmasının yolunu açmıştır. Bazı kesimler toplumsal uyanıştan, kültürel aydınlanmadan korkmuş, çağdaşlaşma girişimlerinin önünü kesmeye çalışmışlardır. Aydınlanmamız yarım kalmıştır.Bugünlerde