Türkistan ve Güney Kafkasya'da Türk Rus mücadeleleri

Tüm dünya Rusya - Ukrayna Savaşı'na kilitlenmişken Rusya bir yandan Afrika'nın birçok ülkesinde hegemonya tesis etme arayışında. Son yazımda da tartıştığım üzere Rusya pek çok Afrika ülkesinde başta Fransa olmak üzere Batı'nın gücünü kırıp, önemli bir etki alanı oluşturuyor. Öte taraftan da "arka bahçesi" olarak gördüğü Türkistan coğrafyasında ve Güney Kafkasya'da Türk ülkelerinin kendisine kafa tutmaya başladığını görüyor ve rahatsızlığını saklamıyor. Bu rahatsızlıkları da sözcüleri Zaharova, Peskov ya da Dışişleri Bakanı Lavrov aracılığıyla dile getiriyor. Ukrayna bataklığına (bataklık kelimesi sadece Ortadoğu için kullanılmıyormuş demek!) iyice gömülmüş durumda olan ve son Wagner isyanıyla büyük prestij kaybı yaşayan Rusya bunu telafi edebilmek için Afrika'da mevzi kazanmaya, Suriye'de de mevzilerini korumaya çalışıyor. Mevzi kaybetmemeye çalıştığı ama aslında da kaybettiği esas alanların başında ise uzun süre Sovyet esaretinde kalmış Türk ülkeleri geliyor. Sovyetler'in çökmesinden çok sonra bile ağırlığını devam ettirdiği Türk ülkelerinin özellikle de Türkiye'nin güçlenerek ağırlığını koyması ve Azerbaycan'a destek vererek Karabağ zaferini kazandırmasıyla birlikte Ruslara karşı daha cesur ve milliyetçi politikalar izlediği görülüyor. Sovyet döneminden miras kalan aktörlerin zamanla pasifize olması, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türk Dünyasına sahip çıkan, her bir Türk Cumhuriyeti'ni destekleyen politikalar ortaya koyması ve neticede de Türk Devletleri Teşkilatı'nın kurulması artık Türk ülkeleri için korku eşiğinin geçildiği bir dönemi işaret ediyor. Kazakistan ve Özbekistan'ın kendi Türk lehçelerini kullanmayı zorunlu kılmaya dönük politikaları ve Ukrayna Savaşı'nda (ve öncesinde) Rusya'nın istediği desteği vermemeleri Ruslardan büyük tepkiyle ve hatta tehditlerle karşılaşmıştı. O kadar ki önce Kazakistan'da sonra da Özbekistan'da geniş çaplı olayların çıkarılması, Kazakistan'a "Rus NATO'su" olarak bilinen KGAÖ askerlerinin davet edilmek zorunda kalınmasıyla sonuçlanmıştı. Yine de Kazakistan ve Özbekistan, Rusya'ya boyun eğmeyeceklerini son süreçte defalarca gösterdiler. Türkiye ile aynı alfabeye geçiş konusunda da kararlılıklarını zaten kurulan Ortak Alfabe Komisyonu'nda yer alarak tescillemişlerdi. Son olarak benzer bir millî duruşun Kırgızistan tarafından da ortaya konulduğu görülüyor. Kırgızistan Kırgız Türkçesinin kamusal faaliyetlerde kullanılmasını zorunlu kılan ve dolayısıyla Rusçayı geri planda bırakan kanun değişikliğini Rusların sürekli gözdağı vermesine rağmen yürürlüğe koydu. Üstelik bunu sözde Rus kökenli azınlığın haklarının