"Biz ilk defa camide bir rektör gördük beyim..."

Cenazesine katılan Konyalı vatandaşlardan biri böyle söylüyordu. Konya'ya Selçuk Üniversitesi'ne rektör olarak atandıktan sonra asistanlarıyla camiye sık sık gitmesi o dönem Konya'da çok yankı yapmıştı. Çünkü bırakın o güne kadar herhangi bir rektörün camiye gitmesini; Müslümanlığa dair en ufak bir göstergeye sahip olması bile düşünülemezdi. Dün tarihe iz bırakmış, Türk düşüncesinin zirve isimlerinden birinin, Prof. Dr. Erol Güngör'ün vefatının yıldönümüydü. Türk sosyolojisinin kilometre taşlarından, Türk milliyetçiliği fikrinin en büyük teorisyenlerinden olan Erol Güngör kısacık ömründe büyük izler bıraktı. 1938'de Kırşehir'de doğan Erol Güngör'ün ailesi ve çevresiyle tam bir kültür ortamında yetişti. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne öğrenci olarak girmiş sonrasında Fethi Gemuhluoğlu'nun kendisini Mümtaz Turhan'la tanıştırması hayatında çok önemli bir dönüm noktasını teşkil etmiştir. Kültür değişmeleri, modernleşme, eğitim, din ve millî kültür gibi konulardaki fikirlerinin oluşumunda hocasının büyük etkisi olmuştur. Sonrasında Colorado'da bilimsel çalışmalar için bulunmuş; hocası Kenneth Hammond kendisinden "dünyanın bütün üniversitelerinde ders verecek bir bilim adamı" olarak bahsetmişti. Erol Güngör ve Türk milliyetçiliği Erol Güngör Türk milliyetçiliği fikrinin sosyal bilimler zemininde bir akademik çerçeve bulması için çok büyük katkılar yapmıştır. Erol Güngör modernleşme ile Batılılaşmanın aynı şey olmadığını ısrarla vurgulamış; modernleşmek için Batılılaşmanın şart olmadığını söylemiştir. Modernleşmeyi reddetmek yerine kontrol etmek gerektiğinden bahsetmiş; Tanzimat'la başlayan ve Cumhuriyet döneminde özellikle devrimlerle ortaya çıkan Batılılaşma politikalarına itiraz etmiş; bunun milliyetçiliğe aykırı olduğu gibi modernleşmeyle ilgisinin de olmadığını söylemiştir: "Çağdaş medeniyet denince daha ziyade laiklik ve pozitivizmi anlayan, önceki sıkıntıların esas amilini Osmanlı klerikalizminde, Arap harflerinde, feste bulan bir düşüncenin, sanayi medeniyeti üzerinde daha fazla durması beklenemezdi." Batılıcılığın kültürel dejenerasyonuyla, onun siyasal ve entelektüel sahipleriyle bir milliyetçi olarak mücadele etmekten hiçbir zaman geri durmamıştır: "Milliyetçiliğin millî kültür davası işte bu soysuzlaşmayı önlemeyi hedef tutmaktadır. Milliyetçilik millî kültürü bizzat bir medeniyet kaynağı haline getirmek ve cemiyeti soysuz değişmelerin açık pazarı halinden kurtarmak hareketidir." Türklük, Osmanlı ve İslamiyet Onun milliyetçiliği kültür ve tarih temeline dayanmakta; Türk tarihini Türkistan'dan Osmanlı'ya kadar bir bütün olarak görmekte ve Selçuklu-Osmanlı dönemini Türk tarihinin zirvesi olarak kabul etmektedir. "17.