AK Parti siyasal alanı boş mu bıraktı

Geçen yazımda yerel seçimler öncesi partilerin siyasal kampanyalarını, söylemlerini analiz etmeye başlamıştım. Bu analizde söylediklerimi seçimden önce de hem bu köşede yazıp hem de televizyon ekranlarında söylediğim için bugün bu analizimi daha rahat yapabiliyorum.

Son yazımda yerel seçimlere giden süreçte 28 Mayıs'ın tüm travmasına, kaybetmişlik sendromuna, şaibeli kurultay süreçlerine ve İyi Parti'nin ittifaktan kopmasına rağmen CHP'nin nasıl kendi tabanını ve genel olarak muhalif seçmeni konsolide ettiğinden bahsetmiştim.

Önce Suudi Arabistan'daki maçla başlayan yapay bir tartışma yine uydurma bir hilafet gündemiyle devam etmiş; doğrudan CHP'den ziyade ünlülerin, medyanın, influencer'ların devraldığı ve Atatürk sembolizminden laikliğe kadar aslında çok da yeni olmayan gündem maddeleri üzerinden CHP ve muhalif kamuoyunun konsolidasyonu amaçlanmıştı. Üstelik de bu konsolidasyon pek çok yerde sağcı adaylar gösterilmesine rağmen yürütüldü.

Peki, o sırada AK Parti ne mi yapıyordu

AK Parti 14-28 Mayıs'ta elde edilen büyük zaferlerin esas dinamikleri üzerinde çok durmamış olacak ki çoğunlukla kampanyasını apolitik ve ideolojik olmayan bir kampanya üzerinden götürüyordu.

Aşağı yukarı bugünküne benzer ekonomik sorunların bulunduğu bir konjonktürde AK Parti büyük oranda altılı masa-HDP ittifakını öne çıkarıp milliyetçiliğe yaslanan bir söylem ve kampanya ile seçimlerde büyük zaferi kazanmıştı. İdeolojik ve politik kimliklerini vurgulayan bu kampanya ile hem ekonomik sorunlar hem de yine önceki yazılarımda bahsettiğim "muhafazakarlığın toplumsal tabanının daralması" gibi meseleleri bertaraf edebilmişti.

Yerel seçimler sürecinde ise büyük oranda "proje"lerden, hizmetlerden, vaatlerden ve CHP'li belediyelerin kötü performasından bahseden bir kampanya yürüttü. Yerel seçimlere giderken bunlardan bahsetmek elbette mantıksız değildi ama artık seçmenin bunlara eskisi kadar önem vermediği, oy verirken bu hususları eskisi kadar önemsemediği görülemedi.

Bunun görülemeyişinde yaygın bir şekilde hakim olan "2019 seçimlerini beka söylemi nedeniyle kaybettik" algısı da bulunuyordu ki bu algı baştan aşağı yanlıştı. Tam tersine "beka" söylemi 2023 seçimlerinde de görüldüğü üzere Cumhur İttifakı'nın en güçlü ve etkili argümanıydı.

Dahası "beka" söylemini de içeren milliyetçi-muhafazakar ideolojik kimlikleri konsolide eden dilin bu son seçimlerde yeterince vurgulanmaması CHP'nin kendi seçmenini aslında çok da artırmadan konsolide ederek seçimleri kazanırken AK Parti'nin kendi tabanını konsolide edememesi ve sandığa katılımın düşmesi neticesini de ortaya çıkaran sebeplerin başında geliyordu.