Sosyal medyada İslam düşmanlığı

Hep söylediğim ve söylerken de utandığım bir durum var: İslam düşmanlığının dünyadaki merkez ülkelerinden biri maalesef Türkiye. Evet, ilk okunduğunda veya duyulduğunda bu söylediğim bir tuhaf geliyor. Özellikle bir yabancıya bahsedildiğinde doğal olarak çok da garipsiyor. Neticede büyük çoğunluğu Müslüman bir ülkeden bahsediyoruz. Ama buna rağmen bu neticeyi değiştirmiyor. Burada uzun uzun Batıcı elitlerin İslam düşmanlığının siyasal ve sosyolojik süreçlerinden bahsetmeyeceğim. Türkiye'de modernleşmenin Batıcılık olarak algılandığı ve tatbik edildiği malum. Batıcılığın karakterinin de self-kolonyalmandacı bir Türk ve İslam karşıtlığı olduğu da... İşte bu nedenle hem birtakım eğitim süreçleri hem kültür ve popüler kültürün hakim söylemi hem de Türk ve İslam karşıtlığı yapmanın bir statü edinimi ile sınıf atlama göstergesi sayılması Türkiye'de İslam karşıtlığının kurumsallaşmasını beraberinde getiriyor. Bütün bunları bildiğimizde bilhassa son dönemde sosyal medyada boca edilen İslam karşıtlığı daha da dikkat çekici hale geliyor. Sosyal medyada İslam düşmanlığı yeni bir olgu olmasa da son dönemde İslam düşmanlarının sosyal medyadaki yeni yöntemlerini ele almak gerekiyor. Son günlerde haber mecrası gibi görünen pespaye operasyon odaklarının paylaşımları özellikle bunun için kullandırılıyor. Mesela bir düğün, doğum günü veya sünnet kutlamasından bir görsel paylaşılıyor. Görsellerin bazılarında bir tuhaflık bulunsa bile aslında haber değeri taşıyan bir durum yok. Altına çarpıcı ve kışkırtıcı bir metinle paylaşılan sözde haberde en çok dikkat çeken şey oradaki kadınların tesettürlü olması oluyor. Çünkü bu özellikle aranıp bulunuyor. Ve bingo! Bu haber olmayan haber paylaşımı yüzlerce kez paylaşılıyor ve altına binlerce hakaret ve küfür yorumu yazılıyor. Sanki memlekette tek tuhaf şeyler yapan, görgüsüzlük örneği sergileyen o kadınmış gibi davranılıyor ve toplu linç mekanizması işletiliyor. Tahmin edeceğiniz gibi toplu lincin nesnesi o kadın olmaktan çıkıyor ve toplu halde başörtülü kadınlara, dindarlara, muhafazakarlara ve aslında tüm Müslümanlara sövülüyor. Bu nefret suçu toplu halde ve fütursuzca işleniyor. İşin tuhaf tarafı bu paylaşımın ve lincin amacı İslam düşmanlığıyken, bazı 'camia' ağabeyleri de bütün negatif enerjilerini İslam düşmanlarıyla birlikte o kadına söverek boşaltıyor. Bunu da 'değer', 'ahlaki üstünlük' veya 'özümüzü kaybettik' gibi laflarla yapıyor. Neyse ki artık muhafazakar ve milliyetçi camia söz konusu 'ağabey'lerin ağlak tavrından çok daha 'değerli' bir özgüveni İslam düşmanlarına karşı sergileyebiliyor ve mücadele ediyor. 28 Şubat'ın askerî ve siyasi boyutları çökertilse bile sivil alanlarda devam ettirenler çıkıyor ve bununla da demokratik