Diyarbakır'da PKK nasıl ezildi

Bu satırları bir zamanlar faşizan bir korku imparatorluğunun, kanton dedikleri bir etnik hapishane kurmak isteyen terör örgütünün baskısı ve döktüğü kanın esareti altında kalmış Diyarbakır'da kaleme alıyorum. Artukluların, Akkoyunluların, Selçukluların ve Osmanlıların Türk eserleriyle donattığı Diyarbakır'ın tarihi sokakları ise bugün cıvıl cıvıl, önemli mekanları ziyaretçi akınına uğruyor. Düne kadar faşizan terör örgütünün çukurlarıyla berbat edilen Sur sokaklarında bugün güneş özgürlüğün ve demokrasinin üzerine yükseliyor. Türk devletinin başarılı terörle mücadelesi neticesinde. Hukuk ve demokrasinin evrensel anlamda karşıtı olan terörizmin mağlubiyeti insanlık için de Diyarbakır'ın kültürel mirası için de ve en önemlisi halk için de büyük umutlar yeşertiyor. Diyarbakır insanının misafirperverliğiyle yüzler gülüyor. Peki Diyarbakır'da huzuru sağlayan, demokrasi ve hukuku işler hale getiren bu ortama kolay mı kavuşuldu Bundan birkaç sene öncesine kadar Ankara'nın, İstanbul'un caddelerini, meydanlarını bile kan gölüne çeviriyor; ABD'den aldığı silahlarla, paralarla Türkiye'ye meydan okuma cüretini gösteriyorlardı. Bugüne kadar Türkiye'nin güneydoğusunda bir korku imparatorluğu kurmuş, kendisi dışında her türlü siyasal veya toplumsal oluşuma katliamlar yaparak engel olmuştu. Kandil'den talimat alan siyasetçi kılığındaki gayrimeşru parti ve mensupları halkı tehdit ediyor, halkın çocuklarını kaçırıp bir katile dönüştürüyor sonunda ya hapsi ya da mezarı boylamasına neden oluyordu. Başta FETÖ olmak üzere devleti içinden vurup örgüte alan açan ihanet şebekeleri de işlerini kolaylaştırıyordu. Hapse giren eş genel başkan kılıklı katil bilmem kaç kilometrelik kurtarılmış bölgelerden, kantonlardan, özerklikten, bölünmeden bahsediyordu. Bütün bu süreci alkışlayan, kendi hedefleri için kullanmaya çalışan, meşrulaştırmaya çalışan muhalefet partileri de Beyaz yazar-çizer, akademisyen grubu da sosyal medyadaki şarkıcı, manken, komedyen tayfası da bu katil sürüsünün her bir katliamından sonra PKK'yı değil devleti suçluyor; "bölünme kanlı mı olacak kansız mı" tartışmaları yapıyordu. Sonra ne mi oldu Önce kendi içini FETÖ vb. benzeri Batı artıklarından temizleyip millîleştiren devlet sonrasında PKK'nın üzerine çöktü. O fare gibi kazdıkları çukurlara teröristleri büyük bir mücadeleyle gömen devlet sonrasında da Suriye ve Irak'taki inlerine giriyor; Amerikan ve Rus tehditlerine rağmen o kendilerini en güvenli gördükleri yerleri başlarına yıkıyordu. Devlet bu mücadeleyi verirken, aynı anda da başka bir tarih yazılıyordu. Bugüne kadar PKK'ya Güneydoğu'da hiçbir karşı ses çıkaramayan, baskı altındaki mazlum halktan ilk defa PKK'ya karşı bir ses çıkıyordu. Evlatları PKK tarafından el konularak bir teröriste dönüştürülmek istenen bir kadın gidip HDP'nin Diyarbakır İl Başkanlığının kapısına dikilip evladını istiyordu. Sonra onu izleyen başka bir kadın daha çıktı. Sonra