Vuslat gözyaşları

Bediüzzaman Hazretleri kâinatı, manalar, mucizeler, işaretler, delillerle mücehhez büyük bir kitap olarak tarif eder.İlahi sanatların, renklerin, manaların, sırların, güzelliklerin nizam-intizam içersinde, hikmetle faaliyetlerin teşhir edildiği bir sergi şeklinde nazarlara sunar. Dünyada misafir olan insana bütün bu manaları, sırları, hakikatleri araştırmaya, anlamaya müsait üstün vasıflarla donatılmış olduğunu ifade etmiş. "Bütün yeryüzünü bir sofra-i nimet eden ve bahar mevsimini bir çiçek destesi yapan ve o sofranın yanına koyan ve üstüne serpen bir Cevad-ı Kerîm..." şeklinde tefekkür ufukları açmıştır. Üstad Hazretleri, Kur'an ayetlerindeki dersleri, tecelli ve tezahür eden tevhdi delilleri üzerinden misaller vermiş, insafla anlamaya yol açmıştır. "Hiçbir şey yoktur ki; O'nu hamd ile övüp tesbih etmesin." ayetinin ihtiva ettiği sırla her varlığa iman penceresi ile bakmayı, Allah'a (cc) intisapla ünsiyet ve dostluk yolunu göstermiştir. Bediüzzaman, sergüzeşt-i hayatında ve hatıratında insanlar, hayvanlar, canlılar, bitkilerle dostluklar kurduğu yer almıştır. O geniş şefkatiyle ayrıldığı mekânların, insanların hasretiyle hüzünlenmiş, ağlamış, gözyaşı dökmüştür. Talebelerine insanların ve hayvanların gıybetini yaptırmamış. Çobanlara hayvanlara iyi bakmayı, susuz bırakmamayı, avcılara vahşi hayvanları öldürmemeyi öğütlemiş; şefkat ve merhamet tavsiyelerinde bulunmuştur. Ömrü gurbette hasretle geçen Aziz Üstad, Niyazi Mısri'nin şiirleriyle ayrılık ve hüzünleri ifade etmiş: "Ağlayıp, nâlân edip, düştüm yola tenhâ, garip, Dîde giryan, sîne biryan, akıl hayran, bîhaber." Esaretten döndükten sonra Van'da Van Kalesini, Horhor Medresesini ve Van hanelerinin Rus işgalinde Ermeniler tarafından yakılıp tahrip edildiğini görmüş! Yakılıp yıkılmış şehirde şehit olmuş talebeleri, dostları, ahbapları, kardeşlerini hatırlayıp kendini tutamayıp ağlamış! Kalenin üzerinde yalnız başına, o günlerin hayaliyle üzülüp öylesine ağlar ki: "O kadar rikkatime dokundu ki, binler gözüm olsaydı, beraber ağlayacaktı" hiçbir şeyin kendisini bu vaziyet kadar yandırıp ağlatmadığını yazmış... Denizli hapsinden beratla tahliyeden sonra talebeleri memleketine dönmüş. Üstad, Denizli Şehir Oteli'nin yüksek katından güzel bahçeleri temaşa eder. "Kavak ağaçları birer halka-i zikir tarzında gayet latif tatlı bir surette hem kendileri, hem dalları, hem yaprakları,