55. yılda kutlu yürüyüş

Geçtiğimiz yüzyıl, fetret karanlıklarıyla bocalıyordu.

Savaş yıllarının insanlığı getirdiği yerde, hunhar zalimler, barut kokuları içinde kargaşa çıkarıp ihtilal, inkılâp, istibdat tahripleriyle insani değerleri, inanç mevhumlarını yıkmaya, hakkı ve adaleti yok etmeye çalışıyorlardı. İnsanlık kıtlık, yokluk ve çaresizlikler, kan, kin, gözyaşlarıyla bocalarken, felaketlerle sarsılan dünyada ümitsizlikler dehlizi içinde büyük bir manevi buhran geçiriyordu.

Asrı kuşatan tehlikeli dinsizlik cereyanları, inkârcı fikir karanlıkları inanç tahribatını komünizm adıyla icra etmeyi meslek edinmişlerdi. Her fırsatta ifsat komiteleri zulmetlerini, batının çürümüş, kokmuş formülleriyle İslam'a, imana ve Kur'an'a dil uzatıyor, genç kuşakları karanlık, kirli ve zehirli emellerine alet etmenin gayretiyle çalışıyorlardı.

Bu vahim manzaralar karşısında, küçük yaştan itibaren ilim, irfan, ihlâsla geleceğe hazırlanan Bediüzzaman, ümit, heyecan ve şevk dolu mizacıyla, pervasız cesareti, imanın şehametiyle İslam'ın ve Kur'an'ın maruz kaldığı tehlikeler karşısında "Şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslam'ın sadası olacaktır" ifadeleriyle insanlara ümit, şevk ve cesaret telkin etmiştir.

Üstad Hazretleri, İngiliz sömürgeler Bakanı Giladisuton'un avam kamerasında konuşurken, eline Kur'an'ı alarak "Bu Müslüman'ların elinde kaldıkça, biz onlara hâkim olamayız! Ne yapıp yapmalıyız bu Kur'an'ı onların elinden kaldırmalıyız..." gazete haberindeki hain plan üzerine Allah'ın inayeti ile Kur'an'ın manevi mucizesi, sönmez hakikatleriyle İslam ve Kur'an düşmanlarının inkârcı fikirlerine karşı meydan okumuş: "Kur'ân'ın sönmez ve söndürülmez manevi bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim" idealiyle hayatını, Kur'an ve iman davasına vakfetmiş. Ömrünü mukaddes kitabımız Kur'an'ın ulvi hakikatlerini her türlü şartlarda Müslümanlara anlatmak ve İslam âlemine neşretmeyi dava edinmiştir.

Bediüzzaman, fani ömrünün son dakikasına kadar gece gündüz iman, Kur'an davası uğruna çileli ömrü gurbetlerde geçmiştir. Görmediği eza, çekmediği ceza, zindan, sürgün, tecrit, tarassut, hapis, zehirlenme dâhil her türlü haksız muameleye, işkenceye maruz kalmıştır. Fesat şebekeleri, ifsat komiteleri ne kadar yalan, yafta, iftira atsalar da Kur'an güneşini üflemekle söndürememiş, gözlerini yumanlar kendine gece yapmış karanlıkta kalmışlar.

Kur'an'ın Tefsiri Risale-i Nurlar, Bediüzzaman ve talebelerinin öncülüğünde yapılan müdafaalarla mahkemelerden berat kararları almış, bilirkişi heyetlerinden olumlu raporlarla kütüphanelerde, devlet arşivlerinde, üniversite camiasından ve diyanet incele kurullarından müspet görüşlerin etkisiyle mahkemeler devri kapanmıştır. Risale-i Nurlar, fedakâr nur talebelerinin gayretiyle elden, ele ulaştırılmış, Anadolu'nun en ücra yerlerinde, nasırlı ellerde gezmiş, güneş yanığı yüzler gömüş, berrak gönüllere akmıştır...