Mustafa Kutlu

Yeni Şafak

Nasip

Anlatacağım alelade bir hikâye. "Ne var bunda" denecek kadar basit. Ancak basit olanı anlamak zordur. İçinizden "Neden zor olsun kardeşim" diye geçirebilirsiniz. Ben anlamakta zorlandım, siz inşallah anlarsınız.İstanbul-Merter'de oturuyordum. Burası tekstil ürünleri merkezi. Bütün bir semtin neredeyse bütün dükkânları-mağazaları tekstil ürünleri sa

Yalnızlık

Etrafta bir "yalnızlık" lafıdır gidiyor. Etmeyin eylemeyin kardeşim. Bizim inancımıza göre "Yalnızlık Allah'a mahsustur", kul kısmı yalnız kalmaz, kalamaz.Ancak meseleye biraz daha yakından bakarsak yaşadığımız modern hayatın kişiyi yalnızlığa mahkûm ettiğini görebiliriz.Modern hayatın zihniyeti geleneği dışlıyor. Cemaati küçümsüyor, horluyor, bask

Oruç

Fırından çıkan sıcak pidelerin buğusu kavrulmuş susam kokusuna karışıyor. Hangi mevsimde olursak olalım, marulun, kıvırcık salatanın bir deste maydanozun yeşilinden fışkıran dirilik ve ferah içimize yayılıyor. Dedeler ceplerinde şeker-lemeler ile torunlarını kucak-lıyorlar. Akşamın pembe-lacivert tülü büyük bir sükûnet ile insanların, bütün dünyanı

Bir şey yap

Bir şey yap güzel olsun... Huzura vesile olsun, rikkate yol açsın, şevk versin, hakikate işaret etsin.- Güzellik karın doyurmuyor abi... İnsanlar iş, ekmek, özgürlük istiyor.Bunca yoksulluk var iken, nasıl gider gönül darlığı.- Bir şey yap doğru olsun. İnsanları yalanın ve yanlışın bataklığına düşmekten korusun. Rüzgâra ve akıntıya kapılmasın; kırı

Akıllıyım diyorsun niçin zengin değilsin..

Millî Eğitim'de çalıştığım yıllarda arka sıraların "futbolcu" öğrencileriyle sıkı-fıkı olduğumuz günler çoktu. Bilhassa bahar başlangıçlarında. Bu öğrencilerin ders dinlemek bir yana, gözlerini yeni tomurcuklanan ağaçlara ve dışarıda şakır şakır gün ışığına dikerek bulundukları yerde nasıl zorlandıklarını görür, bıyık altından gülerdim... Ben de li

Akbank'ın önünde armut ağacı

İstanbul'da, Karaköy Meydanı'nda, Akbank'ın önünde bir armut ağacı var. Her bahar çiçek açar, meyve verir. Kimi-kimsesi, arayanı soranı yoktur. Olgunlaşmadan dökülen meyveleri ara sıra dibinde oturan ayakkabı boyacılarının tepesine düşer. Onu oraya kim dikmiştir Nasıl gelişip serpilmiş, böyle güzel-leşmiştir Yaprak-larının üzerinden bugüne kadar ka

Güvercin avlayan martı

Martıyı nasıl bilirsiniz, diye sorulsa, sanırım büyük bir çoğunluk; sevimli, saf, romantik, duruşu ve uçuşu, beyaz kanat vuruşuyla denizlerin süsü şeklinde cevap verecektir. El-hak biz de öyledir diyoruz. Bu, balıkla beslenen deniz kuşunu biz de sever idik. Ne zamana kadar Efendim anlatayım. Dergâh Yayınları'nın Cağaloğlu'ndaki yerinde benim çalışm

Kalbin sesi

Ne çocuklarımız, ne torunlarımız bakır mutfak eşyalarını tanıyor. O kalaylı tasları, tencereleri, tavaları. Hiçbiri kalaylı bir maşrabadan kaynak suyu içmedi. Bakır eşyalar onlar için artık bir aksesuar, bir süs unsuru. Oysa vaktiyle o tavalar, o tencereler kimlerin elinden geçti. Kaç gelinin, kaç dedenin, kaç babaannenin bir ömrü dolduran hatırası

İnsanı tanımak

İnsanı tanımak zordur.Öyle ki, yıllardır dost bildiğiniz biri, gün gelir öyle bir söz söyler, öyle bir hareket yapar ki şaşırır, "Yahu ben bu adamı bunca zaman içinde tanıyamamışım" dersiniz. Eşlerin dahi birbirini ancak beş yılda tanıyabildiği söylenir.Meşhur hekim ve psikolog Alfred Adler'in İnsanı Tanıma Sanatı (1. bs. 1985, Çev. Kâmuran Şipal)

Mesele

Kar kalkmıyor kalacak.Bu duygu burada sabahlayacak.Kim ki o, hayra hizmet ediyor, mazluma kol kanat geriyor, yetim malı yemiyor, anlayın işteahlâk, sahibidir, hanemizde konaklayacak. Biz onun esmer yüzüne bakarız; acaba nasılağlayacak Hani kar kalkmıyor ya, beyazı içimize sarkıyor ya; o duygudaşlık, o arkadaşlık, oyoldaş; hadi söyleyelim: Güzellikt