Seçimin kazananı

PROPAGANDA süreci başladığı günden bu yana seçim Cumhurbaşkanlığına odaklı tek ayaklı zeminde ilerledi. Bugün de TBMM seçiminin nasıl sonuçlanacağı, hangi partinin kaç milletvekili çıkaracağıyla kimse ilgili değil. Hatta o derece kendi ittifakın adayı olmayan partiler dahi milletvekilleri yerine, destekledikleri Cumhurbaşkanı adayı odaklı bir propagandaya yöneldi. Son üç aya bakın, bütün kamuoyu yoklamaları Cumhurbaşkanı adayları üzerinde yürüdü Çoğu anket şirketi hangi ilde hangi partinin kaç milletvekili çıkaracağından daha çok o ilde Cumhurbaşkanı adaylarının alacağı oy oranına odaklandı. Baştan beri savunduğum bir görüş var; bu seçimde TBMM çok daha önemli ve belirleyici olacak Kim seçilirse seçilsin, TBMM'deki dağılım Cumhurbaşkanı'nın çalışmasını da etkileyecek. Hele bugün bazı büyükşehir belediyelerinde yaşandığı gibi Meclis ve Başkan farklı taraflardan olursa işlerin yürütülmesi de bir o denli zorlaşır. Hatta Başkan ile farklı kutuplarda olanların sayısı Meclis'te fazla ise çıkardığı her kararnamenin ardından bir kanun gelir ve işlerini yürütemez duruma getirir Peki, görünür anket şirketlerinin verileri böyle bir tabloyu sunuyor mu Hemen belirteyim ki hayır Tam tersine kanunların çok daha demokratik ve işbirliği içinde yapılmasını zorunlu kılan bir tabloyu önümüze koyuyor. GEÇEN SEÇİMİN GÖSTERDİĞİ Bunu görmek için geçen seçim sonuçlarından hareket etmek doğru sonuca ulaşmayı da getirir. Geçen seçim, AK Parti 42,6 ile 295 milletvekili çıkarırken; CHP 22,6 ile 146; HDP 11,7 ile 67; MHP 11.1 ile 49; İYİ Parti de 10 ile 43 vekil çıkardı. Bu tablonun da gösterdiği gibi HDP, MHP ve İYİ Parti'nin oyları birbirine yakın olmakla birlikte, HDP 0,6 puan farkla kendisinden sonra gelenden 18 milletvekili daha çok çıkardı. D'Hondt sisteminin, seçim bölgelerinde birinci çıkana sağladığı avantajın da göstergesiydi. Bu seçim de farklı olmayacak. Yeşil Sol çatısı altında buluşan geçmişte HDP'de siyaset yapmış kesimler özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde birinci parti olmanın avantajını bu seçimde de kullanacak. AK Parti'nin, bölgeye dönük politik söylem tercihlerine bir de Hüda-Par ile işbirliği eklendiğinde muhafazakar Kürt seçmeni olumsuz etkilediğini bizzat partililer söylüyor; anketlere de yansıyor. MECLİS ARİTMETİĞİ Dolayısıyla geçen seçim en olumsuz politik süreçte 67 milletvekili çıkaran HDP'nin yerine geçen Yeşil Sol'un sadece bölgede değil, batıdaki büyük kentlerin bazılarında da daha fazla milletvekili çıkarma olasılığı var. Her yüzde birlik artış, partilere yedi milletvekili getirdiği gerçeğinden yola çıkıldığında, Yeşil Sol'un 80 civarında milletvekiline ulaşma ihtimali var. Bu sayı 600'den düşüldüğünde geriye 520 kalır Geriye kalan iki ittifak arasında bu sayı pay edilecek. Ortadan tam bölündüğü varsayıldığında, ittifakların artı eksi 280 milletvekili çevresinde kalacağı varsayımı yanlış olmaz Tabii bu ortalama sayının içinde MHP, İYİ Parti, DEVA, Gelecek, DP, Hüda Par ve SP de var Onlar çıktığında bir partinin tek başına alacağı oy oranı zaten tek başına 300 salt çoğunluğunu yakalamasına olanak olmadığı gibi, kendi ittifakı içinde de bu rakamı aşmasına imkan vermeyecek. Her bir adımda, her kanunu çıkarma çabasında öteki ile uzlaşmak zorunda kalacak. ÖTEKİ, UZLAŞIYI KOLAYLAŞTIRIR Burada en çok sandalyeye sahip olması nedeniyle Yeşil Sol Parti'nin kilit duruma geleceği öne sürülebilir. Bu savı son dönem birçok siyasiden de duyuyorum. Ancak 40 yıllı aşkın süredir parlamentoda gazetecilik yapan biri olarak şunu belirteyim ki bu durum başka işbirliklerini doğurur. Özellikle Cumhurbaşkanlığını