Tek elma, tek millet, bir cennet!

Emperyalist okyanusların ortasında, küresel tsunami olmadığı zamanlar bile dev dalgaların iştahına ha yutuldu ha yutulacak gibi eğreti duran Ezya Takımadası'nın en küçüğü Mikronezya, en büyüğü Makronezya olup; ortancalar Bitania, Germania ve Yutania adlarını taşıyorlardı. Dünyadaki diğer kara parçalarından hayli uzakta kalan takımada halkları birbirine gelip gidemez; ama tabii ki hepsi, yoz ada hükümetleri sık sık işbirliği yapar, hatta suikast ve silahlı soygun gibi incelik gerektiren işlerde yerel mafya yerine komşu mafyaları kullanırlardı. Böylece hem üst düzeyde gizlilik sağlanıyor, hem de soygun ortaya çıkarsa "hırsızlar dışardan gelmiş" oluyordu. Sanat eserleri kaçakçılığı da epeyce incelik gerektiren bir yolsuzluk türüydü.Gerçi Mikronezya'da, Yol iktidarı öncesinde oluşturulan Mikronia Sanat Müzesi'ndeki koleksiyonlar, Ulu Çoban Muktedir Makropiç'in emriyle zaten açıkça apartılıp Saray'a taşınmıştı. Ama şimdi, bu eserlerin epeyce bitter çikolata edeceği okyanuslar ötesi zengin ülkelere götürecek bir kaçakçı timi gerekiyordu. Muktedir Makropiç'in kaçakçı timini kurmakla görevlendirdiği Cenabet Cenginski alışkanlık gereği taşeronsuz yapamazdı. O da "işi" yerel mafya babası ve yakın yozdaşı, İron Tupovski'ye devretti.Haraşo Holding CEO'su Tupovski, malı özel yatı Dvoyna Volya ile taşıyacaktı, o kolaydı. Zor olan, kaçak eserleri paketlemek ve Saray'dan yata taşımaktı. İron Tupovski, bu hassas iş için Makronezya ve Bitania mafyalarından iki nakliyeci çağırdı.Nakliyeciler geldi. Bir gece yarısı, Saray'ın bodrumuna inip Tupovski'nin gözetiminde kaçırılacak eserleri sarmaya başladılar.Sıra, cennetteki çırılçıplak