Güldüren ve düşündüren hikâyeler

Memleketin hali.. Türlü türlü iç ve dış sıkıntılar... Sevdiklerimizin vefat ile aniden aramızdan ayrılmalarıBunlar ve benzeri haller sebebiyle yazı köşelerimiz de sanki dert küpü haline geldi. Bari bugün bu köşede sizi biraz da güldürelim istedik. "MALA, DAVARA ZARARI VAR MI" (Her şeye dünyevî ve maddî gözle bakanların hikâyesi) Yunanistan'da Türklerin çoğunlukta olduğu bir köyde minareden yükselen sesi, ilk defa duyan bir Yunan, etrafındakilere sorar: "Bu ses de neyin nesi" Cevaben derler: "Bu ezandır. Müslümanlar bu ezanla namaza çağrılıyor." Yunan köylü sorar: "Bu sesin; mala, davara bir zararı var mı" "Zararı yoktur" derler. Yunan köylü şöyle der: Eh, o zaman okusunlar, okusunlar! ŞEKERE BOY ABDESTİ (Din üzerinden siyaset yaparak devlet olanların hikayesi) Mollalarla yönetilen bir İslam ülkesinde çaya şeker yerine tatlandırıcı olarak hurma ve üzüm kullanılırdı. Şeker fabrikalarına sahip yabancı bir ülke, bu İslam ülkesine de şeker satmak istedi ama alıcı bulamadılar. Bu ülkeden bir heyet, mollaların ülkesini ziyaret ederek hükümet yetkilileriyle görüştüler. Yetkililer, kendilerine de 10 pay verilmesi halinde, kendi halkına şekeri tavsiye edeceklerini söylediler. Mollalar, Cuma günü büyük camilerde cemaate hitap ederken şöyle dediler: Ey mü'minler! Artık ülkemize şeker ithal ediyoruz. Siz de bundan sonra hurma ve üzüm gibi nimetleri çaya bulaştırmayın, şeker kullanın. Bir zaman sonra işler yoluna girince, bu İslam ülkesine şeker ihraç eden ecnebi ülke, mollaların payını vermez oldular. Mollalar da buna kızarak, camilerde şekerin aleyhinde konuşup halkı şeker kullanmaktan vazgeçirdiler. Bunun üzerine şeker satan ülkeden heyetler gelerek, mollalarla masaya yeniden oturdular. Mollalar bu defa da 20 pay üzerinde anlaştılar. Bu anlaşmadan sonra mollalar camilerde şöyle konuştular: "Her ne kadar biz size şekerin "gâvur icadı" olduğunu dediysek de, onu sokaklara dökün de demedik. Bundan sonra şekerleri sokaklara dökmeyeceksiniz, şekeri çaya batıracak ve böylece 'gâvur icadı' olan şekere boy abdesti aldırarak içeceksiniz." İPİYLE KUYUYA İNİLMEZ (Toplumda güvenini yitirenlerin hikâyesidir.) Bir zamanlar; kendir ve keten liflerinden çul, yular, ip, urgan, palamar, halat gibi şeyleri imal eden 'Boytablık' denilen bir sanat varmış.