Yalana karşı kalkan

Doğruluk ile yalanın, adalet ile zulmün ezeli mücadelesi devam ediyor. Dürüst ve adil insanlara ihtiyacımız var. Aslında; yalanlarımız ortaya çıkmadıkça, hepimiz dürüst insanlarız!Fakat; hiç bir yalan sonsuza dek gizli kalmıyor. Gerçekler ortaya çıkıyor. İnsanın verdiği tepki ise, bahanelere sarılmak. Ancak vicdanımız bahanelerimize asla kanmıyor. Üzerimize düşen işleri yapmıyor, sürekli bahaneler üretiyoruz. Öğrenci ders çalışmamak için, işçi işini savsaklamak için, görevlilerin görevlerini yapmamak için bahane üretiyor. Siyasetçi, hizmet yerine hamaset ve mazeret üretiyor, başarısızlığı için başkalarını suçluyor. Ailede, toplumda, ticarette, siyasette, iman hizmetlerindeki mazeretleri görüyor, yaşıyor, birlikte üretiyoruz. Suçu, mesuliyeti, yanlışı -altın kürk bile olsa- asla üzerimize almıyoruz; ya inkar ediyor, ya başkalarının üzerine atıyoruz. BAHANE Mİ, BAŞARI MI Halbuki; yüzlerce mazeret binlerce bahane, bir tek başarının yerini tutamaz. Mazeretler bize fayda sağlamaz, başarıya ulaştırmaz. Mazeret üretmek vicdanımızı tatmin etmez, mesuliyetten kurtarmaz. Hassas bir kalbe sahipseniz, yalanlar ve bahaneler elbette sizi incitir. Mazeret üretiminin temelinde insanın zaafları var. Tembellik, karamsarlık, ümitsizlik, bilgisizlik, korku, özgüven eksikliği, yalancılık, kendini temize çıkarma vs. Bir tüccar, bir öğretmen, bir avukat.. özetle; bir insan niçin yalan söyleme ihtiyacı hisseder Bir siyasetçiyi propaganda ve yalana mecbur eden sebepler nelerdir Gerçekleri eğip bükmeler... algı operasyonları.. yalan haber ve propagandalar.. Hakikatin bükülmesi ve gerçeklikten hızla kopuş... Bu