Begonvil düşleri...

Herkesin, her şeyin birbirine benzediği bir dünya "aynının cehennemi" olurmuş. Birbirine benzemeyen, nakış nakış sanat eserleri indiriyor melekler. Kış Kimilerine sefa, kimilerine cefa vesilesi

Kar sevinci... Sade kahve söylüyorum... Yazıyı bekliyor editör...

Doğu'daki şehirden kar haberleri veriyor dostum. Görev gereği dolaştığım Anadolu... Kar beyazı saflık ve sevinç sesine sinmiş sanki. Yıllar önceye götürüyor beni... naif ümitler... kardelen, nergis ve laleler... uzun kış geceleri...

"HERKESE ÇAY!.."

Tarihi Selçuklu köprüsü... nehrin akışını gören yerde bir çay ocağı... odun ateşinde demlenen çaylar... doyumsuz dostluk ve muhabbet sohbetleri...

Yoğun kar sonrası fırında ekmek kasaptan kemik alıp, nehrin kenarındaki sahipsiz köpekleri doyurduğumuz günler... kırık-dökük hayatlar... hatıralar...

Kış kalbinde baharı saklıyordu ya, hani... Lapa lapa kar yağarken, hayata bağlıyordu bizleri; umudu diri tutmak adına kurduğumuz bahar düşleri... nurlu sohbetler...

Hayalen yine oradayım... Tanıdık çaycı karşılıyor... 'Çaycı' diyorum, "muhabbet ehline çay ver, bütün çaylar benden bu gün!.."

Garip, gureba, yolcu... herkese çay ver, kimse kalmasın çaysız... ısınsın yürekler... evsizlere yurtsuzlara da ver... "Dayı bize pulli çay ver" diyen işçi çocuklara da... kibrit satan küçük kıza da...

"SAĞIR SULTANLARIN SESSİZLİĞİ..."

Film değişiyor... yeni bir düş... sisli. Vicdanı sızlatan deniz...

'Niçin ağlıyorsun' diye soruyor ihtiyar balıkçı, yorgun gözlerini silerken... "Kaptan, benim gözlerime de deniz suyu kaçmış olamaz mı" diyor hıçkırarak...

Beraber ağlıyorlar kış ayazında... "Benim yerime de yaşa.. benim yerime de sev, bekletme hayatı" diyerek sahile vuran çocuk cesetlerine... mavi denizde ateş kuşları... Zulüm karşısındaki kof sessizlik, çıldırtıcı...

"Efendiler, ben sizin kahreden sessizliğinizi, ucuz politikalarınızı seviyorum(!)" diye haykırıyorum... Kelimelere sığmıyor ki acılar.. kelimeler... rahat bırakmıyorlar beni... yoruyorlar.

Belki... yarın daha güzel doğar güneş!!

SEMAVERİN HUZURU...

Yeni sahne... Bir sahil kasabası... yaz... sahile yakın, bahçesi olan küçük bir ev... Bahçesinde mavi sandalyeler... üstünde kareli bir örtü... Muhabbet halkası kurulmuş... semaver yanı başımızda...