Aff-ı umumî ve barış ve bayram

"Farklılıklarımız zenginliğimiz" ise; bizden farklı düşünenler nasıl 'hain' oluyor Kimin hain, kimin vatansever olduğuna kim karar veriyorAllah, tektip değil; 'tanışıp, bilişelim, birbirimize yardım edelim' diye bizleri farklı farklı yaratmışken... Bu 'deli gömleği' niçin Toplumun bu kadar kutuplaş(tırıl)ması hayra alamet değil.. Cumhuriyetin 100. Yılında bir barış rüzgarı estirilebilir mi Bediüzzaman'ın 'sulh-u umumî, aff-ı umumî ve ref-i imtiyaz' formülü, bu kaostan çıkış için yol haritası olabilir mi II. Meşrutiyet (23 Temmuz 1908), Osmanlı Devletinin modernleşmesinin önemli merhalelerinden birisi kabul ediliyor. Siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel anlamda yakın tarihimizin şekillenmesinde derin etkileri görülmüş. II. Abdülhamid döneminde siyasi fikirleri nedeniyle hapiste bulunan veya sürgüne gönderilen suçluların affedilmesi için bir af teklifi verilmiş. Sonra kapsamı genişletilerek genel af ilan edilmiş. Daha sonra meydana gelen 31 Mart hadisesi (13 Nisan 1909) ise, toplumda büyük çalkantıya ve fitneye sebebiyet vermiş. İnsanlar arasındaki kardeşlik ve barış bağları kopmaya yüz tutmuş. Bediüzzaman çıkarıldığı askerî mahkemede yaptığı ve daha sonra kitap olarak neşrettiği Divan-ı Harb-î Örfî savunması, dönen karanlık oyunları deşifre etmesi ve sarmaldan çıkış yollarını göstermesi bakımından ilginçtir. Huzur içinde ve beraber yaşamanın formülünü söyler: "Herkesin bir fikri var. İşte sulh-u umumî, aff-ı umumî ve ref-i imtiyaz lâzım. Ta ki, biri bir imtiyaz ile başkasına haşerat nazarıyla bakmakla nifak çıkmasın." Birlikte yaşama için, gerekli bağların tekrar kuvvet kazanması ve birliğin sağlanması için, taraflar arasında umumi bir barış ve affın tesis edilip imtiyazların kaldırılması gerekir. İnsanlar kendisi gibi düşünmeyenlere zararlı böcek gibi, yok edilmesi gereken düşman gibi