"Adaletin bu mu dünya"

Zulüm ve barbarlık savunulamaz. Kim yaparsa yapsın; zulüm zulümdür. Her zaman zalimin karşısında, masum ve mazlumların yanında olmak insan olmanın gereği. Müslüman olmanın da.

Zalimin milliyetine, dinine, cinsiyetine bakılmayacağı gibi; mazlumun da kimliği, dini, milliyeti, cinsiyeti sorulmaz. Zalimler her zaman olduğu gibi yine işbaşında!

Bir hırs ve menfaat uğruna Ya Rab; ne haklar çiğneniyor, ne zulümler irtikap ediliyor, ne ocaklar sönüyor, ne ümitler soluyor!

İSLAM DÜNYASI HASTA MI

Müslümanlar bu gün çeşit çeşit zulüm ve istibdat altında inliyor. Kötü ahlâk, ümitsizlik, nemelâzımcılık, şahsî menfaatini düşünmek, yanlış tevekkül, fakirlik, cehaletle hak ve hukukunu bilmemek gibi hastalıklarla boğuşuyor.

Yetmezmiş gibi bir de, cellâdına aşık olurcasına; kendisini sefalete, atalete, zulme sürükleyenlere körü körüne taraftar oluyor. Adetâ; zulme dâvetiye çıkarıyor. Kadere fetva verip 'biz buna müstehakız' diyorlar.

Bir davayı savunurken haklı olmanız yetmez, vasıtalarınızın da hak olması gerekir. Aksi halde düşmanla mücadele ederken, düşmana benzeme ve zulme düşme riski vardır.

ASYA'NIN VE AVRUPA'NIN ZALİMLERİ...

Cehalet, fakirlik ve ihtilâfla boğuşan Müslümanların zaaflarından istifade eden, Avrupa'nın kâfir zalimleri ile Asya'nın münafık zalimleri de her fırsatta İslâm'a saldırıyor.

Zulme karşı 'sağır sultan' rolüne bürünen, destekleyen, görmezden gelen de var; 'zulüm bizdense, ben bizden değilim' diye tavır koyan da...

İmtihan gereği olsa gerek; herkes kendisine yakın safta yer alıyor.

Ümitsizliğe düşmüş, dünyanın faniliğini idrak etmiş bir ozan şikayetleniyor dünyadan:

"Güvenemem servetime malıma ümidim yok bugün ile yarına toprak beni de basacak bağrına adaletin bu mu dünya ne yar verdin ne mal dünya kötülerinsin sen dünya iyileri öldüren dünya.."

Dünyayı cehenneme çevirenler, yaşanılmaz kılanlar zalimler, müstebitler, silah tüccarları insanlar değil mi Dünyanın ne suçu var

ÜÇ YÜZLÜ DÜNYA...

Oysa Bediüzzaman'dan öğreniyoruz ki;