Siyaseti ısıtırken, aman dinden soğutmayın

İçinde duygusallık barındıran siyasî ve ideolojik yapılar, hiç şüphesiz duygu sömürüsüne ve türlü istismara açık olurlar.Misâl: Bu vatandaki Türkçülük, Kürtçülük, Atatürkçülük gibi. Ve elbette ki "Din adına siyaset" de aynı cümleden olup, maalesef en zararlı, en tehlikeli olanıdır. Dinî ve mukaddes değerlerin istismar ile dünya işlerine âlet edilmesi, bilhassa zayıf, sönük ve sathî bilgilere sahip olanları bütün bütün dinden soğutur. Buna sebebiyet veren ise, şüphesiz çok ağır bir vebâlin altına girmiş olur. O insanın dinden soğuduktan sonra işleyeceği bütün hata ve günahlara, onun bu haline sebep olan kişi pay hisse sahibi olur. Bu ise, taşınacak, altından kalkılacak bir vebâl değildir. İşte, siyasetin alabildiğine ısınmaya ve ısıtılmaya başlandığı şu günlerde, bilhassa bu noktaya dikkat ve hassasiyet göstermek icap ediyor. Mütehayyir kişiyi kendi siyasetimize ısındırıp yakınlaştırma hırsıyla hareket ederken, belki de bilmeyerek ve farkına varmayarak, o kimseyi dinden soğutmaya, yahut dinden uzaklaştırmaya sebep olma ihtimali söz konusudur. Üstelik, bu çok kuvvetli bir ihtimaldir. Nitekim, II. Meşrutiyetin ilk yıllarında (1908-9) bu tür hallere şahit olan Said Nursî, "dinde hassa, muhakeme-i akliyede noksan" kimseleri şiddetle uyarma ihtiyacını duymuştur. Münâzarât isimli eserinin ortalarında, bilhassa damgacılara, ifşâcılara, dini kendi tekelinde görüp başkasının bundan mahrumiyetini lanse edenlere, dinin mukaddes değerlerini kendi siyaseti için kullanıp başkasını dinden uzak, yahut küfür ehli gibi gösteren gafillerin kafasına adeta tokmakla vururcasına şöyle bir ihtarda bulunuyor: "Ey bîinsaflar! Gördünüz, nasıl bazı bîçarelerin dalaletine sebep oluyorsunuz." Risâlelerdeki benzer bahislerde, söz konusu bîçarelerin dalaletine sebep olmamak için, fevkalâde mühim daha başka hatırlatmalar da var. Özetle deniliyor ki: Dinin mukaddes değerlerini kendi tekelinizdeymiş gibi görmeyin; başkasının da bundan mahrumiyetini ileri sürüp, onları dinden soğutmayın, dinin aleyhine sevk etmeyin. Din, umumun mukaddes malıdır. Bir partinin inhisarında değildir ve olamaz. Din tahdit, tahsis, inhisar (ipotek) kabul etmez. Siz de bu düsturlara uyunuz. Aksi yönde giderseniz, din düşmanından (adüv-ü dinden) daha muzır, daha zararlı bir hale gelmiş olursunuz. Elhasıl: Vartalara düşmemek ve ağır vebâllerin altına girmemek için, başta Münâzarât olmak üzere, hem Eski