İsmail Kılıçarslan

Yeni Şafak

Herkes yeteri kadar çıplak mı

"Modern insan özgürlüğü talep ederken özgürlüğün getirdiği sorumluluğu pakete dâhil etmek istemiyor. Bu, otomobil kullanma özgürlüğünü talep edip, trafik kurallarına uymayı kabul etmemeye benziyor" demişti bir dostum. Bugünkü yazım aslında tam olarak bununla ilgili. Bugün kapitalizmin birinci dereceden mağduru olmayı hiç önemsemiyor gibi davranan k

Ger dilersiz bulasız oddan necat

Birinci tablo Mekke'nin fethedildiği gün Şehrin dört bir yanından Kelime-i Tevhid sesleri yükseliyor. Kâbe, bütünüyle putlardan arınmış. Yerlerde paramparça olmuş putlar, yüzlerde bitimsiz bir hamd, sonsuz bir şükür. Habeşli Bilal, o muhteşem peltekliğiyle Ezan-ı Muhammedi okuyor ve çınlatıyor Mekke'nin, ruhun sılasının göğünü. Kâbe'nin bir köşesin

Ölüm pornografisi yahut her şeyin kısaca izahını isteyen aptallık

Yemeklerde bile işi pornografiye döken modern insanın, başkasının ölümü karşısında aynı tavra ilerleyemeyeceğinin garantisi zaten yoktu. O zaman o en sert cümleyi en başta edeyim: "Narin'in ölümü devasa bir kamusal pornografiye dönüştü." Şimdi geriden alabilirim meseleyi. Benim yazıyı yazdığım dakikalarda Narin kızın ölümü ile ilgili hemen hiçbir ş

İki dağ arasında

Şöyle olmuştur büyük ihtimalle. Küçük kardeş, denk getirdiği bir kamyonla yahut bir ciple şehir merkezine gitmiştir ilkin. Üç saati bulan bu yolculuk, sonraki safhalarda yaşayacağı yorgunluğun önsözü gibi olmuştur onun için. Şehrin otogarına gitmiş, daha önceden kararlaştırdığı şekliyle Ankara'ya giden ilk otobüse bilet almıştır. Coğrafya yeşilden

"Ya kezzabi ya a'milil Amrikani yallah irhal ya Sisi"

Nefret! Mısır'ın diktatörü Sisi'ye karşı hissettiğim şeyin tam adı, tam tamına nefret! Binlerce gül yüzlü kardeşimizi katletmiş, binlerce gül yüzlü kardeşimizi zindanlarda çürütmüş, çürütmeye de devam eden, Amerika başta olmak üzere bilcümle emperyalistin "İhvan çizgisini yok etmek" isimli ajandasını takipten başka bir vazife bilmeyen Sisi'den nefr

Adalet gereği yazılmış bir yazı

Türkiye'nin Paris Olimpiyatları'nda yaşadığı kıyafet krizi ve sportif başarısızlık üzerinden Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak'a yönelttiğim eleştirilerin ardından çok sevdiğim bir arkadaşım, "sen hep eleştiri işiyle mi iştigal edeceksin abi" diye sordu. Ben de yaptığım işin doğasının bu olduğunu, "yolunda gitmeyenin tespitinin ve tahlilinin y

Bu da var işte

Sebil'in orada, birisi tarafından yaşı sorulduğunda havaya üç parmağını kaldırıp "beş" diyen ve aslında henüz iki yaşında olan o kız, her seferinde yakalamak, ele geçirmek kastıyla yalpalayarak da olsa güvercinlerin peşine düşüyor, yakalayamadığında her seferinde hayret ediyor, her seferinde üzülüyor, her seferinde duraksıyor, ancak ardından enerji

Düşmanı denize döktük mü cidden

Elbette döktük. Mustafa Kemal ve yoldaşları, Anadolu'nun baldırı çıplak, karnı aç, paltosu soğuk geçirir yorgun halkıyla, Yozgat'tan, Çankırı'dan, Erzurum'dan, daha bilmem nerelerden gelen yiğit adamlarla 30 Ağustos'ta "Yunan gavuru"nu hakkını vere vere, eze eze denize döktü hem de. Ona şüphe yok.O halde niçin soruyorum bu soruyu değil mi Niçin "dü

Kamalizm'i de ikmal ettik Elhamdülillah

Uzun uzun anlatacak değilim. Kısadan söyleyeyim: Bugün Türkiye'yi a noktasından b noktasına selamet içerisinde, toplumsal barış içerisinde, bir arada yaşama kültürü içerisinde götürmek isteyen her sağlıklı politik hareketin tek, bir tek ajandası olmalıdır: "Bir akıl dışılık ideolojisi, bir akıl tutulması olan Kamalizm'i bertaraf ederek Türkiye'ye t

Seyir var seyir içinde

"Gözlerinde saklamaya çalıştığı neyse insanın, belki de asıl meselesi sadece odur" dedim mi yoksa bu cümleyi kurmayı aklımdan mı geçirdim, hatırlamıyorum doğrusu. Cümlenin bana ait olup olmadığını bile hatırlamıyorum. Hatırlamadığım bir başka şey de aydınlıktan karanlığa doğru mu yoksa karanlıktan aydınlığa doğru mu yürüdüğümüz. Sanki dünya bu şaşk