Yerçekimi
"Sonra yerçekimsiz bir ortam gibi bir şey oldu. Kütlemin farkındaydım ama hareket etme kabiliyetim çok değişmişti" diye anlatmıştı o gece yaşadıklarını.
Öteden beri tanırdım. Yakın dostumdu. Çok görkemli bir gece hayatı vardı. İstisnasız her gece, sabahlara kadar süren planlamalar yapar, güneşin ilk ışıklarını görene kadar sürdürürdü eğlencesini.
Bunca tecrübesinin ardından kendisini de şaşırtan böyle bir şeyi söyleyince merakımı celbetti. Biraz da kaygılandım açıkçası. Yüzüne baktım. Gözlerine. Bir işaret aradım. O yaşadığı şeyi yüzünde, gözünde aradım anlayacağınız. I-ıh. Ne bir iz, ne bir işaret. En son gördüğümde nasılsa aynıydı.
Dedim ya, iyi tanırdım onu. Doğru soruyu sormazsam, daha doğrusu soramazsam cevabı içermeyen bir cevap vererek kaçardı sorudan. Hem memnun olurdunuz hem de hiçbir fikriniz olmazdı.
"Uçmak gibi değil di mi" diye sordum. Aslında çok kötü sorulmuş bir soruydu ama o çift anlamlılığa ihtiyacım vardı. "Yok" dedi, "uçmak gibi değil de kendinden soyunmak gibi. Hani 'ben bir başkasıdır' da değil tam olarak o soyunmak. Kendinden soyunuyorsun ama başka bir kendilik de giymiyorsun."
"O zaman yok olmak gibi" dedim. "Yok" dedi, "yok olmak gibi hiç değil. Varsın ama yokluğunla aynı anda varsın gibi yani. Ama bu bir ikilik de oluşturmuyor."
O yaşadığı şeyin ta kendisini sorup aklımdaki tüm kaygılardan arınmayı istedim. Ama işte bulamıyordum ki bir türlü soruyu.
"Sana yardımcı olabilmem için bana biraz daha detay vermelisin" dedim. Sorunun berbatlığını hemen anladı ki zaten ben de sorarken anlamıştım. Ne demek yani "sana yardımcı olabilmem için" demek.
"Bana yardımcı olabileceğini bilsem her bir detayını anlatırım abi de burada iki sorunumuz var. Birincisi benim herhangi bir yardıma ihtiyacım yok. İkincisi de bu kimsenin kimseye yardımının dokunacağı bir şey değilmiş gibi geliyor bana."
Sonra ister istemez suskunluk oldu. Konuyu değiştirdik. Bir yarım saat sağdan soldan lafladık. Sonra yemek sipariş verdik. İkimiz de, üzerine konuştuğumuz konunun orada öylece kapanmasına razı değil gibiydik sanki ya da bana öyle geliyordu. Şansımı bir kez daha denedim: "Yani gözün tam olarak açıktı ama aynı zamanda kapalıydı gibi mi O soyunmak yani."
Gülümsedi. "Yok abi" dedi, "görmek için göze ihtiyaç olmadığını anlamak gibi daha çok. Uyuyorsun ama uyumuyorsun gibi. Dans ediyorsun ama dansın kendisi ortada yok gibi. Bambaşka bir kafa."