Kör biatın acı sonuçları

İslâm'da vahiyle desteklenen Hz. Peygamber (asm) hariç, hiçbir kimseye mutlak, kayıtsız şartsız biat etmek tabi olmak yoktur. Kur'ân'da, birisinin getirdiği bir habere araştırmadan inanılmaması gerektiği emredilmektedir.(Hucurat Sûresi, 6)Selef-i Salihin denen sahabeler, Tabiin (Sahabeden sonraki asırda yaşayanlar) ve Etbeu'tabiin (Tabiinden sonraki asırda yaşayan) âlimleri ve daha sonra gelen mutemet İslâm bilginleri Kur'ân ve Sünnet ölçülerine tatbik etmeden, dindar da olsa, zamanlarındaki hiçbir yöneticiye ve büyük zata kayıtsız şartsız biat etmemişlerdir. Üstad Bediüzzaman, her söylenen sözün mihenge vurulması; araştırılması gerektiğini, doğru çıkarsa kabul edilmesi, yalan çıkarsa reddedilmesi lâzım olduğunu ifade etmektedir. (Münâzarât, 2012, s. 119) Ne yazık ki ülkemizde yıllardan beri devam eden kör bir biat âdeti vardır. İnsanların çoğu, araştırmadan, tahkik etmeden temayüz etmiş şahıslara, kanaat önderlerine, hâkim siyasîlere ihtiyatsız bir iyimserlikle bağlanmakta, onların dediklerini doğru kabul edip onların peşine takılmaktadırlar. Bu biat işi, hem onu yapanlara, hem yapılan şahıslara, hem de ülkeye zararlar vermektedir. Sahasında mütehassıs bir meşveret heyetine dayanmayan bir şahıs, dahî de olsa, tek başına alacağı kararlarda yanılma ihtimali büyüktür. Onun yanılarak hata yapması durumunda, ona biat eden kitle de hata yapmış sayılmaktadır. Eğer biat edilen devlet idarecisi ise bütün toplum sıkıntıya girmektedir. Körü körüne biatın geçmişte ve günümüzde yaşanan çokça acı örnekleri vardır. Geçmişte içinde cemaat ve tarikatların bulunduğu halkın çoğunluğu, 12 Eylül 1980 darbecilerine aldanarak 92 oranda destek vermişlerdi. Darbeciler de bu desteğe dayanarak demokrasiyi, insan hak ve hürriyetlerini askıya alarak toplumun siyasî, sosyal ve dinî dokusunda uzun yıllar onarılamayan tahribatlar yapmışlardır. Hâlâ o tahribatlar tamir edilebilmiş değildir. Ülkemizde yakın bir zaman evvel yaşanan meşum 15 Temmuz kalkışması sonrasında,