"Al ustune al torini"

1 80'li yıllarda, limana, tepeden bakan Rubul'in ve komşusunun (komşunun adını hatırlayamadım) kahvesinde çay içmek için dahi sık sık Poyrazköy'e giderdik. O günkü Poyrazköy, limanı ve sahili ile tertemiz, şirin bir balıkçı kasabasıydı. Hep sevmişimdir oraya gitmeyi... Millet vekilliği süresi hariç. Milletvekili olarak gittiğimde köylü toplanır ve mutlaka yapı yapma yasağından söz eder ve derdi ki; "uşaklarımız büyüdü, evleneceklerevlendiler, yeni ev lazım..." Ben de, cevaben; "bakın sizler ya da atalarınız doğdukları yerlerde (Poyrazköylülerin çoğunluğu Rize Gündoğduludur) doymamış olacaklar ki buralara gelmişler. O kadar uzağa gitmeye de gerek yok, mesela ben; doğduğumuz köyde ortaokul olmadığı için abim ilkokulu bitirince kasabaya indik, daha sonra da bu kez kasabada (Görele) lise olmadığı için İstanbul'a göç etmek mecburiyetinde kaldık. Yani doğduğumuz yerde de doyma (her türlü) şansıimkanı bulamadık. Tıpkı bunun gibi sizin çocuklarınız da doğduğu yerde doyamıyorsa, barınamıyorsa başka yerlerde ev açsınlar" derdim, bu karşılıklı tartışma içerisinde çayımızı ağız tadıyla içemediğimiz gibi köyden buruk bir şekilde ayrılma mecburiyetinde kalırdık. 2 Poyrazköy'e gidişlerimizde bazen de Yaşar Bostan'ın, dolayısıyla hepimizin eniştesi Hidayet Kaptan ile balığa çıkardık. O efsane gecelerdensabahlardan zihnimde en net olarak kalan; Hidayet Kaptan'ın kendine has bir rengi olan sesiyle ve malum şivesiyle, sert dalgalara karşı sık sık tekrarladığı şu sözler kaldı: 'Al ustune, al torini...' Anlaşılacağı üzere bunlar balık avcılığı sırasında verilen komutlardı. Yanlış hatırlamıyorsamhatırımda kadarıyla; 'Al ustune'; balıkçı motorunun balığın var olduğu bilinenvarsayılan bölgeye alınması ve ağların tam balık sürüsü üzerine bırakılması; 'Al torini'; ağda boşluk bırakılmaması, düzgün durmasının sağlanması, usulünce atılıp-toplanması anlamına geliyordu. 3 Ak Parti İstanbul İl Teşkilatı'nın tertiplediği, pazar günü NEF stadyumunda