Siz nereden bileceksiniz

Siz onun 'Kim' olduğunu nereden bileceksiniz Siz nereden bileceksiniz onun bir güvercin gagasında yaşadığını... Cenazesi defnedildiği halde insanların mezarlığı terk etmeyişinin nedenini siz nereden bileceksiniz. Belli ki, onun, o mezarlıkta bulunan herkes ile doğrudan bir bağıbağlılığı mevcuttu. Kimse ipin ucunu boşlayıp çıkıp gitmek istemiyordu. Irsi ve sıhri yakınlıkların bir tarafa o, orada bulunanlara ağabeydi, dosttu, arkadaştı, yoldaştı, ülküdaştı, sırdaştı, dertdaştı... Çünkü o, yaşlı-genç, kadın-erkek herkese saygıyla yaklaşandı. İbrahim Açıksöz'le beraber Yüksek İlkmektep (Çengelköy-Talimhane) mezunu olmasına rağmen, onun nicelerine hocalık yaptığını siz nereden bileceksiniz. Onun, sadece ilk mektep okumasına rağmen Türkiye'nin en iyi şairlerinin mesela İsmet Özel, seçkin din adamlarının, mesela Topal Sait, tanınmış doktorların mesela Prof. Dr. Yaşar Bağdatlı, bildik felsefecilerin, mesela Prof. Dr. Mahmut Kaya... Tek tek sayamayacağımız daha yüzlerce sanat ve ilim ehlinin, binlerce meslek ve iş erbabının dostu olmayı nasıl başardığını siz nereden bileceksiniz Siz nereden bileceksiniz; onun; insanlara, başı sıkıştığında müracaat edilecek melce olmayı, güvenlik aradığında sırtını dayadığı duvar olmayı nasıl becerdiğini... Kaç yoksul genci evlendirdiğini, her başı sıkışana destek olduğunu siz nereden bileceksiniz. 70'li yıllarda gece duvarlara yazı yazan, direklere bayrak asan Milli Görüşçü gençlerin abisi olarak onların gece tayınlarını nasıl temin ettiğini siz nereden bileceksiniz. Siz hiç, büyük-küçük, herkesle-her zaman konuşurken eliyle ağzını kapatan birini tanıdınız mı Siz hiç, dostlarının evinin semtinden geçerken dahi selam vermeyi ihmal etmeyen birini gördünüz mü Siz; haftada yedi gün, yılda üç yüz altmış beş gün hiç aksatmaksızın Kur'an okuyan birini duydunuz mu Üstelik günlük hayattan ve maişet peşinde koşmaktan geri durmaksızın... Pek seyahat etmemesine rağmen Anadolu'nun her köşesinde mutlaka dostu olmasının nasıl mümkün olduğunu siz nereden bileceksiniz. Her zaman bir okuma halkası vardı. Varsa katılır, yoksa kendisi kurardı. 70'li yıllarda soğuk kış geceleri, meal okuyorlar diye camilerden kovulanlardan olduğu gibi; Ömrünün son yıllarında Çengelköy Mezarlığı Kerem Aydınlar Camii'nde sabah namazlarından sonra katıldığı ders halkasına kadar... Çengelköy Mezarlığı'na defnetmek üzere toplanan kalabalığın onun son ders halkası olduğunu siz nereden bileceksiniz. Başta Kur'an olmak üzere durmadan, durmadan okuyan o adamı siz nereden bileceksiniz. Siz nereden bileceksiniz; onun ta Salih Özcan adına İsmail Kazdal'ın çıkardığı Hilal mecmuasından bugünkülere kadar birçok derginin çıkmasına hasbelkader katkıda bulunduğu, aynı zamanda iyi bir dergi okuru olduğunu. En son evinde ziyaret ettiğimde elinin altında bir 'Hece' dergisi duruyordu. Ben de ona 'Teklif' dergisinden bahsetmiştim. Öyle bir okuma ve anlama tutkusu ki; yine yetmişli yıllarda Milli Selamet Partisi Üsküdar Gençlik Kolu olarak Sezai Karakoç'un 'İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü' isimli küçük hacimli kitabını haftalarca seminer konusu yaptığımız günlerden meal hafızlığına (bunda eminim. Kur'an'ı mealiyle beraber yüzlerce defa hatmetmiş birisi O'nun hafızı da olmuşturolmuş sayılır) kadar hiç dinmeyen, hiç bitmeyen... Onun okuma tutkusunu ancak ölüm durdurabildi. Belki 70'li yılların anısına hep 'Selametçiydi', hep öyle kaldı. Siz nereden bileceksiniz, ilkmektepli olmasına rağmen onun Mahmut Paşa Hoca Polo Han'daki dükkanının her daim bir mektep fonksiyonu gördüğünü, orada nice akademisyenlerin ders verirken, nice şairler şiirlerini okurken, nice yazarlar yazılarını takdim ederken ondan bir şeyler öğrendiğini. Hoca Polo Han, tabiri uygunsa onun ikinci eviydi. İlk mektebi bitirdiği yıl oraya girmiş ve aramızdan ayrılışının bir yıl öncesine kadar orada esnaflık yapmıştı. Hilafsız 60 yıl. Hiç araba kullanmadı. Çengelköy'den İstanbul'a ilk kez vapurla indiği gibi, İstanbul'dan Çengelköy'e son kez vapurla döndü. Siz onun vapuru mektebeders halkasına çevirdiğini nereden