Yüzlerimizi geri verin!

Kimsin sen Yüzünün yarısı herkes. Diyorlar ki, hem "para yok!" deyip hem de kafeleri, lokantaları, ayaküstü atıştırma köşelerini hıncahınç dolduruyorlar... Anlamıyorlar ki, oralarda yüzlerimize kavuşuyoruz. Yüz yüze konuşuyoruz. Yüzlerimiz; yani gülümseyen, somurtan, konuşan, nefes alan biz... Üzerine para alıyorlar. Ne yapalım! Razıyız. Kafe denilen yerin kahveyle falan alakası kalmayalı iki yıl oldu. Dışarıdaki "hizaya sokulmuş, çenesini kapatmış, soluğu kesilmiş" kalabalıkların arasından geçip bir kafeye girmek insanı ferahlatıyor. İtalyan Commedia Del Arte geleneğinde ilk başlarda oyuncular, gösterinin sonunda maskelerini kuliste çıkartıp seyircilerini açık yüzleriyle selamlamaya koşarlarmış... Sonra yavaş yavaş iş değişmiş. Maskeler selamlama sırasında alınların üzerinde tutulmaya başlanmış. Yıllar geçtikçe tiyatro geleneğinde maskeler çok değerli nesnelere dönüşmüş, oyuncular gözleri gibi bakmış maskelerine... Bugün de öyle, değil mi O her an hızla leş gibi kirlenen bez parçalarına nasıl özen gösteriyoruz. Çünkü pandemi sahnesinde oyuncularız. "Hiç kimse"yi canlandırıyoruz. Küçük PTT şubesi önündeki kaldırımda kuyruk var. Hava soğuk. Ama herkes tek tek içeri alınıyor. 2019'da içeri girip vezneye geldiğimde memur arkadaş, "Merhaba abi, nasılsın" demişti. Mahalleden göz aşinalığı işte! Şimdiyse içeri girdim, "Selam" dedim, ses yok! Maskenin ifadesi belirsiz, sesi