Gazze var, başka hiçbir şey...

"Yosun ve iyot karışımı bir koku...
Küreklerin düzensiz şıpırtısı, bir an sonsuza kadar uzayacakmış gibi gelen sessizlik, sonra suyun uysal sesleri...
Sandalın erimeye yüz tutmuş ahşap küpeştesine tutunup derine doğru bakıyorum bir an...
Önce berraklık ve biraz daha aşağıda baş döndüren bulanıklık...
Bu koku dipte sayısı asla ölçülemeyecek kadar çok minik canlılar olduğunu söylüyor...
Öylece suyun dibine bakıyorum...
Baktıkça seni özlüyorum...
Ne kadar uzun bir zaman geçti; uzun ve uzak..."

Dün gece çekmecelerimi karıştırdım yine...
Alıntılarla dolu not defterlerimin arasından günlüğe benzer kâğıt parçaları çıkıyor.
Bu da onlardan biri...
Önce ürperiyorum...
Sonra TV'nin sesini açıyorum.
Gazze var...
Ve benim için duygularımı odaklayacağım başka hiçbir şey yok artık!
Geçmiş ve gelecek...
Hepsi Gazze...
Gerisi yalan geliyor.

Geçen gün benim minik ballarımdan biriyle resim dersinden sonra döner yemeye gittik.
"Sana ben dürüm yapayım mı" dedi.
Benim dürümlerimin ezik bozuk olmasını beğenmemişti.
Küçücük parmaklarıyla masada ne varsa hepsini lavaşın içine olağanüstü bir düzenle yerleştirmesini dikkate izliyordum...
O an akranı Gazzeli kız çocuğu geldi aklıma...
Telegram'da takip ettiğim Filistin haber kanallarından birinde görmüştüm...
Elindeki tabağın içinde azıcık bir bulamaç vardı ve gazeteciye, "Bunu kardeşime götüreceğim, kaç gündür boğazından bir şey geçmedi" diyordu...
Lokma boğazımı tıkadı.
Çocukların zihni bizimkinden çok başka ve telepatik!
Birden sordu: "Savaş sürecek mi"