Hep uyanık olmak mı

"Hepimiz için bir son var dedi kuzenim Ambroce, kimimiz savaş meydanında, kimimiz sıcak yatağında gider ama mutlaka gider... Kaçış yoktur... Ama nasıl ölmesi gerektiğine dair hayat dersini genç yaşta edinmek zordur. Hep ayık, hep uyanık olmak gerekir." Daphne de Maurier'in "Kuzenim Rachel" romanı okunması zor, biraz "demode" bir romandır. Fakat anlattığı hikâye dehşet sorularla doludur. Sevmenin "bilme"yle ilgisinin zayıflığını, nefretten aşka, aşktan nefrete geçişin hızını çarpıcı biçimde anlatır. Nereden aklıma esti bilmem, size de anlatayım istedim... Belki bir iki ay önce okuduğum Renate Salecl'in "Cehalet Tutkusu" adlı çalışmasında da bu romandan bahsettiği içindir. Phillip ve Ambroce birlikte büyümüş kuzenlerdir. Ambroce kalbi sevgi dolu fakat hastalıklı bir gençtir, o yüzden dostlarının tavsiyesine uyarak kışları İtalya'da geçirir. Sonunda Floransa'da Rachel adında gizemli bir kızla tanışır, evlenirler. Ambroce'ın mektupları ilk başlarda karısına duyduğu hayranlıkla doludur. Ancak bir gün şöyle yazar Phillip'e: "Karım bana işkence ediyor, zehirliyor, çabuk İtalya'ya gel." Phillip hemen soluğu Floransa'da alır ama kuzeni çoktan ölmüş, Rachel ise ortadan kaybolmuştur. Phillip, İngiltere'ye döndüğünde Rachel ortaya çıkar: "Sizi ziyaret etmek ve tanımak istiyorum; Ambroce sizi çok severdi." Phillip nefret içinde intikam planları yapmıştır ama kadını görünce ona tutulur ve Ambroce'ın ölümündeki payını gösteren ipuçlarını göz ardı eder. Öyle ki Ambroce'ın