Senin hikâyen ne

Nisan, istatistiklere göre çok sıcak geçmiş...
Şimdi mayıs serin ve yağmurlu...
Kocakarı takvimine göre hiçbir tuhaflık yok oysa; "çiçek fırtınası"nda etraf uçtu, "kırkikindi yağmurları"nda yağış var...
Daha "filizkıran fırtınası" gelecek...
Gel de bunu bilimperestlere, çokbilmişlere ve sosyal medyanın felaket tellallarına anlat!

Kalktım, balkona çıktım...
Dereotu çalıya dönmek üzere artık. Maydanozlar çiçeklenmiş...
Kahveyi içeride içmeye karar verdim.
Sonra birkaç kitap aldım raftan...
Altı çizilmiş satırları çok olanlardan...
Anlık düşüncelere; kısacık dalıp gitmelere ihtiyacım var çünkü...

Susan Sontag'ın günlüklerini açtım...
Şunları kaydetmiş bir zamanlar...
"Canlandırıcı deneyimler: Denize dalmak, güneş, eski bir şehri gezmek, sessizlik, yağan kar, hayvanlar..."
Kar yağarken izlemenin canlandırıcı olması hariç (çocukluğumuz ve hatta ilk gençliğimiz çok geride kaldı yahu!) hepsine katılıyorum.

Sontag'ın Korsika gezisi sırasında düştüğü notların da altını çizmişim...
"Kaktüs, okaliptüs, devedikenleri, palmiyeler... Şiddetli yaz fırtınaları; sık sık elektrik kesintileri."
Bak şimdi!
Yıllar öncesine gittim...
Bizim yazlık yerlerde tekrarlanan elektrik kesintilerini hatırladım.
Nasıl da bozulur, kızardık.
Tam akşam yemeğinden önce son hazırlıklar sırasında...
Ya da bahçede dostlarla laflayarak geceyi uzatmışken...
Şak diye giderdi elektrikler...
Aaa diye bir ses yükselirdi hepimizden...