Bugün, aslında çok önce başladı

Bu milletin çoğunluğunun çok kuvvetli bir melekesi vardır. Nedir o Bilen bilir... Sezgiden bahsediyorum. Akıl oyunlarına, laf salatalarına, atıp tutmalara sükûnetle direnen sezgi... Bu millet gündelik rüzgârlara kapılmamayı, kolaya kaçmamayı, gerektiğinde onlarca yıl beklemeyi öyle öğrenmiştir. Şunu da unutmayalım ki... Kolektif sezgi bir hissiyattan çok derin bir "tarih bilgisi"dir. Kemal Tahir boşuna demiyordu... "Türkiye'nin en büyük, daha doğrusu biricik zenginlik kaynağı tarihtir." Gelecek tasarımını AB ve ABD'deki "dostlarının" eline bırakmış politikacıların atıp tutmalarını izliyorum da... Soğan cücüğüyle propaganda yapmaktan ötesini bilemeyenleri... Bazen hüzünleniyorum... Bu nasıl bitmek tükenmek bilmeyen bir dışarıya bağlılıkmış! Batı nasıl ciğerlerinden yakalayıp ele geçirmiş bunları... Dünyanın da eski hesabı bir türlü kapanmak bilmiyor. "Bugün" aslında çok önce başladı... 1908'de... Ansiklopedilere baksanız, 2. Meşrutiyet'in ilanını ve "hürriyet" lafını görürsünüz. Peki Jön Türklerin hürriyet patırtısının en hızlı sonucu ne oldu, diye soracak olursanız... "İçerideki ecnebiler"in yapmayı bildikleri şey hep aynıdır: Maliye derhal Fransızlara, donanma İngilizlere, ordu ağır ağır Almanlara, "rüsumat ve posta idaresi" de yabancı kurumlara bırakılmıştır. Halk mı İkdam Gazetesi, "Münevverler ve hükümet erkânı seviniyor ama halk olan bitene nefretle bakıyor" diye yazmak zorunda kalmıştı. Bir de