Bomba

Çok şey değişti... Ama hâlâ aynı dünyadayız... İlk atom bombasını Hiroşima'nın üzerine bırakan pilotun "hapishane"sindeyiz hepimiz... Hani gazeteciler uçuş boyunca aklından neler geçirdiğini sorduğunda, "Evdeki buzdolabının kalan 175 dolarlık taksitini düşünüyordum" deyişindeki dünya... Pis bir dalgacılık mı Öyle... Bir tür misyoner kayıtsızlık aynı zamanda... Sersemlik belki... Ama en çok da "gündelik hayat mahkûmu" olma gerçeği... Haydaa! "Nereden geldik şimdi buraya" mı dediniz Eskiden olsa, TV'ler program yapar, gazeteler hatırlatırlardı: 6 Ağustos 1945'te ilk kez Hiroşima'ya, 9 Ağustos'ta da Nagasaki'ye atom bombaları atılmıştı. Radyasyonun orta vadeli etkileriyle toplam ölüm yarım milyonu bulmuştu. Dikkat ettim, medya bu kez olayın yıldönümüne pek ilgi göstermedi. Ne ilginç değil mi Dünya liderleri ikide bir "Kızarsam, nükleer kullanırım bak!" tehditleri savururken, nükleer bombanın tarihsel gerçekliği silinmeye başladı. Hatırlıyorum da... Biz küçücük çocuklarken Hiroşima lafı geçince önce irkilir, sonra bir çırpıda hikâyesini anlatırdık... Şimdi Hiroşima denince çocuklar Japon çizgi kahramanlarından söz ettiğimi sanıyorlar. Doğruya doğru... Üzerine konuşsak da ne fark ederdi zaten! Bugünün nükleer tehdit kapasitesi de (gülünç ama) bir "uluslararası ilişkiler" konusu sayılıyor. Alman filozof Günther Anders'in deyişiyle günümüz insanının çok ciddi, çok sıkıntılı bir körlüğü var: "Kıyamet körlüğü..." Çağa "endişe