Amerikan donanması ile ilk savaşımız ve yeniden vergiye bağlamamız (7 Ekim 1803)

İngiltere'den bağımsızlığını alan Birleşik Amerika Devleti yavaş yavaş güçlendirdiği gemileriyle okyanusu aşarak Cebel-i Tarık Boğazından Akdeniz'e girmeye, bayrak göstermeye başlamıştı. 1785 yılında bir ticaret gemisi Sûltân 1. Abdülhamid zamanında İstanbul'a kadar geldi.

Bunu 1800'de George Washington gemisi takip etti. Bu geminin kaptanlığını Albay William Bainbridge yapıyordu. İstanbul'dan önce Cezayir'e uğrayınca, Cezayir Beylerbeyi bu gemiyle Sûltân III. Selim Hân'a hediye olarak 2 arslan ile 2 adette pars göndermişti.

Kaptan-ı Deryâ Küçük Hüseyin Paşa padişaha Cezayir Beylerbeyi'nin hediyelerini getiren bu albayla görüşmek istedi ve huzura kabûl etti, iltifat etti.

Bu gelişmelerden sonra ticaret malları getirip götüren Amerika gemileri Akdeniz'e daha fazla girip çıkmaya başladı. Fakat bir müddet sonra Trablusgarp Beylerbeyliği'ne bağlı Türk Deniz Akıncıları'nın bâzı Amerikan ticaret gemilerine el koyması, Amerika Birleşik Devletleri ile bizi savaşın eşiğine getirdi. Çünkü daha önce Cezayir Beylerbeyliği ile yapılan 22 maddelik anlaşma ve ödenen vergilerden dolayı bu durumun yaşanmaması gerektiğine inanan bir Amerika vardı ve hemen harekete geçerek Akdeniz'e bir savaş filosu gönderdi.

Bu filonun komutanlığını daha önce Akdeniz'e gelerek bölgeyi öğrenen kaptan William Bainbridge yapıyordu. Filo Akdeniz'e geldi. Albay Bainbridge kendisinin bizzat kumanda ettiği 35 adet top'u bulunan 300 mürettebatlı Philadelphia Gemisi ile birlikte yanına aldığı "cadı" anlamına gelen Vixen adlı harp gemileriyle gözdağı vermek amacıyla 7 Ekim 1803 tarihinde Trablusgarp açıklarına geldi, iki savaş gemisi ile Libya kıyılarını bombardımana tutup çekilecekti. Durum çok nâzik bir hâl almıştı.

Ancak kendilerini adım adım takip eden Türk Gemilerinden bir tanesi durumu anlayıp aynı gün Philadelphia'nın üzerine doğrudan yürüdü. Albay Bainbridge Türk Gemisine karşı kendisini kollamak üzere manevra yapmak isterken gemisini karaya oturttu. Bu durum Türk Gemileri için kolay lokmaydı. Fırsatı kaçırmayan Libya Beylerbeyi Karamanlı Yusuf Paşa geminin zaptını emretti. Kısa bir çatışma sonrası gemi zaptedildi içindeki mürettebat esir alındı. Bu durum karşısında diğer Vixen adlı gemi çatışma bölgesini hızla terk etti.

Amerika gemisi mürettebatından 5 tanesi çatışmada ölmüştü. Esir alınanlardan 5 kişi de İslâm Dinine girerek Libya'da kalacağını belirtmişti. Yusuf Paşa Amerika'dan; kişi başı 10 bin altın dolar karşılığı gemiyi ve mürettebatını teslim edeceğini, ayrıca yıllık 20 bin altın dolar vergi karşılığında Amerikan sancaklı gemilerin Türk Deniz Akıncıları tarafından yollarının kesilmeyeceği garantisini veriyordu.

Amerika her şeye rağmen bu parayı vermek istiyordu. Ancak Akdeniz'deki Amerika savaş gemileri bu arada Philadelphia'nın mürettebatını kurtarmak için Tunus Beylerbeyliğine ait 2 ticaret gemisine el koyunca durum değişti. Tunus Beylerbeyi Hammûde Paşa Deniz Albay'ı Rodgers'e derhal gemilerin serbest bırakılmasını ve yıllık 10 bin altın dolar da vergi ödemesini istedi.

Albay Rodgers; Trablusgarp'tan da benzer talepler olduğunu, bu konunun yetkilerini aştığını buna Amerika hükümetinin karar verebileceğini söyleyince, devreye bölgede görev yapan Amerikan Konsolosu James Leander Catchcart girdi. Konu Washington'da çözülecekti. Hammûde Paşa Trablusgarp Beylerbeyi Yusuf Paşa ile istişâre ettikten sonra Amerkan Konsolosu James ile birlikte mâiyetinden müzâkere yürütebilecek 12 kişilik bir heyeti Amerka'ya gönderdi. Heyetin başkanlığını ise iyi derecede dil bilen Menemenli Süleyman Ağa yapıyordu.

Heyet ve konsolos, Congress adlı Amerikan gemisi ile yola çıktı. Heyet önce Hampton Roads'ta Amerika'ya ayakbastı, sonra kara yolculuğu ile yaklaşık 300 km. mesafede bulunan Washington'a vardı. Burada devlet tarafından ağırlandı, ayrıca Amerika'nın 3. Başkanı Thomas Jefferson tarafından kabûl edildi. Amerika dışişleri bakanı ile görüşülmesinin ardından müzakereler başladı.

Süleyman Ağa Amerikalıların alıkonulan iki ticaret gemisi karşılığında; içi ağızına kadar gemi inşaat malzemesi dolu bir harp gemisini tazminat olarak verme teklifini kesin bir dille reddediyor, kendisinin koskoca Türk Devletini temsil ettiğini, dolayısıyla Türk Devletinin şerefinin söz konusu olduğunu söyleyerek ısrarla kendi gemilerini istiyordu.