Resûlullah aşkıyla yaşanan 100 bahtiyar yıl. Gönüller Sûltânı Şeyh Zekeriya Buhâri Hz. (Vefât 10 Nisan 2005)

El Ârifi Billâh Şeyh Muhammed Zekeriyya El Buhâri, Medine-i Münevvere'de ikâmet eden bir "ALLAH DOSTU" idi. FerganaMargilan'lı olduğu halde Türkistan'lı olmasından dolayı kendisi Medine'de Buhâri olarak bilinirdi. Hacc'a, umreye giden Türkiye'den ziyaretçilerin ziyâretgâhı olan evinde herkese rahmet vesilesi olur, duâlarını esirgemezdi. "Bütün hamdler Âlemlerin Rabbi olan Allah'a mahsustur. Güzel âkıbet ise takvâ sahiplerine aittir" diye başladığı duâsına Selât-ü Selâmla devam eder sonra Âyet-i Kerîmeler ve Hadis-i Şerifelerden düzenlediği duâlarla tamamlardı.

Her cuma günü pişittirip dağıttığı Buhâra Pilavı ikramı ise herkesin dilindeydi. Medine-i Münevvere'de Cennet'ül Bâki Kabristanında Resûlüllah Sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz'e komşu olarak medfûn bulunan Şeyh Muhammed Zekeriyya Efendi'nin Allah-û Teâlâ makâmını Âli eylesin. Himmetleri hepimizin üzerine olsun inşaallah.

Şeyh Muhammed Zekeriyya Hazretleri, Özbekistan'ın doğusunda bulunan Kırgızistan sınırına yakın Fergana İli'nin hemen yanıbaşındaki Margilan Şehrine bağlı Demkul köyünde 1905 yolunda dünyaya gelir. Dedesi ve babası tasavvuf ehli bir zattı. Okul çağına gelince köylerine en yakın medreseye gönderilir. Ancak yaya olarak dört saatlik bir yolu vardır. Zekeriyya Efendi 20 yaşına gelene kadar her gün ilim öğrenme azmi ile o yolu sabah akşam kateder, hiç şikâyet etmez. Gün gelir, ailesi ile birlikte çok genç yaşta intisap ettikleri 10 km. mesâfede bulunan Nakşibendi Şeyhi İskender Efendi'nin telkiniyle kendi köyünde imamlığa başlar.

Fakat bu arada Türkistan'da önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Komünist Rusya bölgeyi işgâl etmiştir. Her ne kadar Enver Paşa'nın gelerek bizzat teşkilatlandırdığı "Basmacı Hareketi" Nakşibendi ve Yesevî dervişleriyle komünist Rus ordusuna karşı yer yer sert direniş göstermiş olsalar da bu durum 5-6 yıl sürmüş, nihayet 1928'de Özbekistan'daki Fergana vadisi tamamıyla komünist rejimin pençesine düşmüştür.

Komünist rejim dine şiddetle karşıdır ve medreseleri kapatır. Ulemânın bir kısmını katleder, bir kısmını hapse atarlar, bir kısmını da sürgüne gönderler. Medreseli İmâm Zekeriyya Efendi ise köse olduğu için ergen gibi gözükmektedir. Dolayısıyla hapis yerine kolhozlarda çalıştırmak üzere Semerkand'a pamuk tarlalarına sevkederler.

Ancak Muhammed Zekeriyya Efendinin babası bu yıllarda vefât eder. Artık annesi Raziye Hanımla tek başına kalmıştır. Stalin'in baskısıyla ülkesindeki durumlar ise hiçte içaçıcı değildir. İslâm'ın neredeyse yaşanılamaz hale gelmesi anne-oğlu hicrete zorlar. Zâten Fergana vadisindeki dindar insanların çoğu Ceyhun nehri üzerinden Afganistan'a hicret etmişlerdir. Onlarda aynı yoldan Güney Türkistan'a yâni Afganistan'a hicret etmeye karar verirler.

Ancak bu çok da kolay olmaz. Bu işi yapan insan kaçakçıları ile el altından yüklü bir paraya anlaşırlar. Vakit tamam olunca saklana saklana buluşma yerine gelirler. Kaçakçıların nehri geçirmek için kullandıkları sal şişirilmiş keçi tulumlarından yapılmıştır. Besmele ile binerler. O bölgede oldukça geniş akan Ceyhun Nehri üzerinde yola çıktıklarında saatler gece yarısını çoktan geçmiştir.

Nehir boyunca Rus sınır muhafızları projektörlerle nehri taramakta, nehir üzerinde gördükleri her cisme ateş açmaktadırlar. Muhammed Zekeriyya Efendi ile annesinin bindiği sal projektörlere yakalanmaz, ancak aşırı yüklü sal ağırlığa dayanamaz ve Afganistan sahillerine yakın bir yerde alabora olur. Tam bir can pazarı yaşanmaktadır.

Allah'tan suya düştükleri yer derin değildir. Buna rağmen can kayıpları olur. Sımsıkı kavradığı annesini bırakmayan Zekeriyya Efendi annesiyle birlikte yürüyerek sudan çıkarlar. Yaptıkları şükür secdesinden sonra Belh Şehrine doğru giderler. Yol üzerinde Beyduda köyüne geldiklerinde Ehl-i Beyt'ten olan Seyyid Sıddık Hân'ı ziyâret ederler. Sıddık Han genç Zekeriyya Efendinin ilmine hayran olur ve onları bırakmaz.

Burada kaldıkları süre içerisinde Muhammed Zekeriyya Efendi Sıddık Han'ın çocuklarını okutur, camide müezzinlik yapar. Fakat annesi hacca gitmek için yanıp tutuşmaktadır. Zekeriyya Efendi annesine hacca götürmek için söz verir. Ve annesinin bu isteğini yerine getirmek için iki sene müddetle şehirden tenekelerle gazyağı getirip Türk köylerinde satmaya başlar.

Belirli bir para biriktirdiğinde de bir hac kâfilesine rastlar. Yaptıkları anlaşma ile kafileye dâhil olurlar. Karaçi Limanından bindikleri gemi ile Cidde'ye, oradan da Mekke'ye geçerek hac farizasını yerine getirirler.

Buda kolay olmaz. Çünkü anne ayaklarından rahatsızlanmıştır. Muhammed Zekeriyya Efendi; annesini sırtına alarak tavafını yaptırır. Beytullah'a gidip gelirken de, annesini sırtında taşımaktadır. O yıl Mekke-i Mükerreme'de kalırlar ve bir yıl sonra bir Hacc daha yaparak, akabinde hayatlarının sonuna kadar kalacakları Medine-i Münevvere'ye Ravza'ya kavuşmuşlardır.

Zekeriyya Efendi önce, Ravza'nın bitişiğinden başlayan sokaklarla birbirine bağlanan sıra sıra evlerden bir tanesini kiralayarak annesi ile buraya yerleşir. Burası, Cennetü'l-Bâkî ile Mescid-i Nebevî arasında yer alan Şâri'-i Rumîye denilen küçük bir mahalledir. Sonrada rızk sebeblerine yapışarak nafakalarını temin etmek için Harem-i Şerif yakınında Sûk-ı Ayniyye denilen ecdattan kalma Osmanlı yapısı çarşıda küçük bir dükkân kiralar ve tezgâhında sergilediği hediyelik eşyalarla birlikte, her insana gerekli olan makas, tırnak çakısı gibi ufak-tefek eşyalar satar. Ayrıca Özbekistan'da iken öğrendiği orada çok yaygın olan porselen çay takımlarının tamir etme işini Medine'de de kırık porselen, fincan, tabak gibi eşyaların tamirini yaparak devam ettirir.

Sabah namazından sonra açtığı dükkanında mensubu bulunduğu Nakşibendi yolunun kurucusu Şâh-ı Nakşibendî Hazretlerinin "Halvet der encümen" şeklinde öğrettiği zâhirde halk ile kalben Hak ile beraber olarak, eli işte gönlü Allah'ı zikrederek, Nûr Sûresi 37. Âyet-i Kerîme'de buyurulan; "O erler ki, ne ticâret ne de alış veriş onları Allah'ı zikretmekten, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyabilir. Onlar, kalplerin halden hâle girip alt üst olacağı ve gözlerin dehşetten donakalacağı bir günden korkarlar" meâlindeki âyete mutâbaat yaparak öğleye kadar çalışır.

Öğle ile ikindi arası istirahat eder ve annesi ile ilgilenirdi. Zâten annesini üzer endişesi ile kimseyle evlenmediği gibi aklından dâhi geçirmemişti. İkindi namazına yakın Mescid-i Nebevî'ye gelir ibâdetle meşgûl olurdu. 15 yıl sonra annesi vefât edince dükkanı devreder. Bu kez de evinin bazı odalarını Hacc mevsiminde ve umre için gelenlere kiralamağa başlar ve vaktini memleketinde yarım kalan dini tahsiline Harem-i Şerif'te yapılan Kur'an, hadis, tefsir, siyer-i nebi, hesap, fıkıh gibi derslerin yapıldığı ilim halkalarına devam ederek tamamlar.

Ayrıca, Fergana'da başladığı Nakşibendi Tarikâtında ki seyr ü sülûkunu da burada bitirir ve büyük mânevi makamlara ulaşır. O artık vefâtına kadar devam edecek yol gösterici bir mürşid-i kâmil olarak irşada başlamıştır. Günler geçtikçe, dünyanın her tarafından O'nun mânevî hallerine vâkıf olan Allah Dostları'nın, ehlûllah'ın, evliyânın, âlimlerin ziyaret ettiği biri hâline gelir. Türkiye'den hiç ziyâretçileri eksik olmaz. Ramazanoğlu Mahmud Sami Efendi, Musa Topbaş Hocaefendi, Mahmud Ustaosmanoğlu Hocaefendi gibi Allah Dostları bunların başında gelir.

Bunlardan biri vardırki Muhammed Zekeriyya Hazretleriyle Ravza-ı Mutahhara'daki Ashâb-ı Suffa'da her dâim beraber oldukları âcizâne bizlerinde zaman zaman ziyâret ederek istifâde etmeye çalıştığı Medineli Hacı Mustafa (Bağrıaçık) Efendi'dir. Muhammed Zekeriyya Hazretlerinin 100 yıllık ömrünün ilerleyen zamanlarında hizmetini de yapan Medineli Hacı Mustafa Efendi (Efendi Baba) o günlere ait hatıralarını fırsat buldukça anlatmaktadır. Ruhumuzun derinliklerini etkileyen bu sohbetler karşısında taaccübe düşsek de büyük bir zevkle dinlemeye hâlen devam ediyoruz.

Şeyh Muhammed Zekeriyya Bûhârî Hazretleri kendisini edeble ziyâret eden büyük mürşitlere, ilerleyen zaman içerisinde üzerindeki bütün mânevî makâmları kendisine devredeceği Medineli Hacı Mustafa Efendi'yi işaret ederek her seferinde "Buna dikkat edin, duâsını almaya çalışın bugüne kadar hiç bir duâsı geri dönmemiştir, Allah kendisini ayrı seviyor" demek sûretiyle Efendi Baba'san sitâyişle bahseder.

Sevenleri tarafından Efendi Baba olarak hürmetle tâ'zim edilen bu mübârek Peygamber aşığı Allah dostu, Şeyh Zekeriyya Hazretlerine mutabât olsun diye bu Ramazan-ı Şerif'te olduğu gibi, her Ramazan Ayında Medine-i Münevvere'de fakir-fukarâya, garip-gurâbaya mükemmel sofralar açmaya devam etmektedir. Yine O'nun yaptığı gibi zaman zaman onlarca davar kestirerek fakirlere dağıttırmaktadır. Allah-û Teâlâ makamlarını âli eylesin, bizleri de şefaatlerine nâil eylesin inşaallah.

ŞEYH ZEKERİYYA HZ.'LERİNİN VEFÂTI

Şeyh Zekeriyya Hazretleri vefâtından 5 ay önceki son Ramazan Ayında (15 Ekim-13 Kasım 2004) isteği üzerine son ikâmet ettiği ve Ravza'ya yaklaşık 900 metre mesâfede bulunan hânesinden kendisine büyük bir şevkle hizmet eden Afganistanlı Abdurrahman Efendi tarafından tekerlekli sandalyeyle Mescid-i Nebevî'ye getirilerek namazlarını Mescid-i Nebevî'de Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.)'in huzurunda cemaatle kılmış. Bu durum, hastalığının gittikçe ağırlaştığı son ânına kadar böyle devam etmiş.

Bu arada ziyâretler kısa kısa da olsa devam etmiş, 21 Ocak 2005 tarihindeki kurban bayramı sonrası yoğunlaşarak hac farizâsını yerine getiren hacılar tarafından ziyâret akınına uğramıştı. Fakat Şeyh Zekeriyya Hazretleri hastadır. Vücut bâzı şeyleri artık kaldıramaz duruma gelmiştir. Hastalığı önce safra kesesi rahatsızlığı ile baş göstermiş, safra kesesi ameliyatla alınınca biraz rahatlamış, ancak kısa bir süre sonra rahatsızlığı yeniden nüksedince hastaneye kaldırılmış. Bu arada 100 yaşına girmiştir ve yaşı gereği artık çalışır-çalışamaz durumda olan bâzı iç organlarından yeniden ameliyatlar geçirir. O, ağrılarının şiddetle devam ettiği bu günlerde dâhi namaz vakitlerini sormuş, yattığı yerden namazlarını edâ etmiş, salavat ve zikrullahı hiç bırakmamıştır.

9 Nisan 2005 Cumartesi gece yarısı birden uyanır, gâyet iyi gözükmektedir. Önce az bir şeyler de olsa iştahla yer. Sonra yanındakilerle şakalaşır ve Rasûlullah'ın (s.a.v.) doğduğu ay olan Rebiülevvel'in girip girmediğini sorar. "Yarın Rebiülevvel başlıyor Efendim" cevabını alınca çok sevinir. Ardından Fecr Sûresinin son dört âyetini okur. Meâli şöyledir:

27. Ey kâmil bir imân ve sâlih amellerle huzûra ermiş nefis!

28. Sen O'ndan râzı, O da senden râzı olarak Rabbine dön!

29.Dürüst ve samimi kullarımın arasına katıl!

30. Cennetime gir!

Ertesi gün 10 Nisan'dır. Rebiülevvel Ayının birinci günüdür. Bilinci kapalı gibi dururken saat 10.00 sularında Şeyh Muhammed Zekeriyya Hazretleri yine birden bire gözlerini açar, etrafındakilere son kez bakar ve tebessüm ederek iki kere "Rabbî", "Rabbî" diyerek emânetini teslim eder ve Rabbine yürür.