Dünkü fotoğraf!

EYLÜL denince hüzün gelir aklıma, biten yaz aşkları, deniz kıyılarında yakılan ateşlerin külleri başlayan yağmurlar. Asil bir mevsimdir sonbahar ama bizleri yaralayan 12 EYL 80 tanklarının ağırlığını da hala hissettiren bir aydır Eylül. İnsanlığın bittiği bir tarihi ve o günleri yaşayan insanların sessiz isyanının sesi. Gençliğini onurlu düşlerle geçiren o insanların bugünkü yalnızlıkları bile kendilerine hastır. Onlar gözleriyle konuşur, bir bakışta tanırlar kötü insanları. Bilek güreşinde yenilseler de yürek güreşinde yenilmemişlerdir. Her biri sadece çeşmeden su içerken eğilmiştir gençliklerinde, kimseye eğilmemişlerdir. Onlarla sohbet ettiğim zaman, ruhunu paraya satmayan yürekli insanların bol olduğu yılları hatırlarım. "Nasılsınız" diye sorsam hepsi de "iyiyim" der ama nasıl iyi olsunlar ki! Göç etmeye hazır son kuşların zarafetini görürüm her birinde. Soyu tükenmekte olan sevginin ve saygının onlarda bıraktığı izler derindir ama gözleri arkadadır. Hayat adına aldıkları "özel notlar" vardır da kimse onları ciddiye almaz. İçlerinde işkence görenler vardır, "güzel günler göreceğiz çocuklar" sözünü tutamadıkları için kendilerine küskün kalanlar vardır. Bu ülkede düşünen insanlara her zaman üvey evlat gibi bakılmıştır. Onlar şarkılarını şiirlerini terk etmemişlerdir ama denizlerdeki maviliklere sürecekleri motorları "kasti olarak" yakılmıştır. Geceleri yankılanan arkadaş ıslıklarını duyarlar bazen. Doğan güne beyaz güvercinler uçurup duvarları istedikleri renge boyarlar. Gazete okumayı bırakmışlardır ya kitap okurlar ya ilaç reçetesi. Zengin sofralarında gözleri yoktur, gerektiğinde kuru ekmekle doyarlar. Tiyatro tutkuları vardır, gerçek sanatı kusur sayanları adamdan saymazlar. Elle yazılmış mektupları severler, sevdikleriyle el ele tutuşmayı. Giysileri eski moda, evleri genellikle iki oda bir mutfak üstelik kira. Yasalara ve insanlara inançlarını yitirmiş, kimseden beklentileri kalmamıştır artık. Onlar kan kusarlar ama kimsenin anasını ağlatmazlar.Görürseniz