Belki!

NEFRETİN kirinden arınırız da bizleri birbirimize düşüren gerçeklerin farkına varırız bir gün. Yönümüzü değiştiririz, hayatla aramızı açanlara değil kardeşliğe dostluğa açarız yüreklerimizi. Halkın arasına karışmakla halkı karıştırmak arasındaki farkı hissederiz. Severek bağışlarız hataları, iyiliklerden güzelliklerden bahsederiz biraz. Kolayca kaybettiklerimizi zor da olsa yeniden kazanırız belki. İnsanlığa omuz veririz, kendimizden diye kötü insanlara değil. Haksızlığa karşı durmanın onuruna kavuşuruz belki. Kimin ne düşündüğüne, nasıl giyindiğine değil, insan olduğuna bakarız. Buğday tarlalarının gökdelenlerden değerli olduğunu fark ederiz. Ses tonumuzu değiştiririz, bu bereketli topraklarda yemekten kurtuluruz birbirimizi. Ülkenin her karış toprağına bulaşmadan hastalık, iyileşiriz belki. Bakarsınız ruhumuzdaki adalet ayaklanır yeniden, demokrasinin kötü tarafını temsil etmekten vazgeçeriz. Kendimiz gibi düşünmeyenlerle meydan muharebesinden de vazgeçeriz belki. Hakim oluruz nefsimize, haksızlığa yargıç. Yüzümüz kızarır kırmızı ışıkta geçerken bile. Soğuktan donan kedilerin köpeklerin canı olduğunu da fark ederiz. Kolay yoldan elde edilen popülerliğe değil, saygınlığa gösteririz itibarı. Sadece çocuklarımızı değil, kendimizi de terbiye ederiz sosyal medya mezbahalarında "linç devriyesi" olacağımıza. Zarafet aklımıza gelir belki. Televizyon dizilerinde mışıl mışıl uyutulurken, magazindeki nafaka şıllıklarının değil üniversite mezunu genç kızların işsizliğine takarız kafayı. Parayı nereden kazandıkları belli olmayan milyon dolarlık züppelerin çekim alanından kurtarırız çocuklarımızı. Gerçek sanata değer veririz, insanlığını kaybetmemiş olanların resimlerini asarız duvarlarımıza. Lösemili çocuklara can vermeyi öğreniriz belki, koşa koşa gideriz kan aranıyor anonslarına. Beceremediğimiz şeyleri denemekten korkmayız, korkunun elinden alırız eski yürekli cümlelerimizi. Huzur içinde uyuruz belki. Gökyüzünün gözü üzerimizdeyken son ödeme tarihi kesinleşmiş birer fani olduğumuzu hatırlarız. Adaletin ve asaletin karşısında eğiliriz, paranın değil. Bu dünyaya kendimizi hatırlatacak bir şeyler bırakmakla yükümlüyken, aynı toprağın çocukları