Gürcan Bilgiç

Sabah

Bunlar mı şampiyon

Kaleye arkası dönük oyuncuya dalıp, sarı kart gören Osayi'den mi başlayacağız, ya da "Her ligde oynar" dediğimiz Ferdi'nin ayaklarının birbirine dolaşmasından mı... Şampiyonlar Ligi'nin en önemli kazanımıydı G.Saray'ın bu kadar soğukkanlı ve akıllı kalması. Koşmayı rakibe bırakıp, dar üçgenler ile bir anda çözüverdiler baskıyı. Kadıköy'de rakibe yü

Derbiyi de yönetsin

Sanırım sezonun en kötü ilk 45 dakikasıydı Fenerbahçe için. Fırtınalar estiren o takım yerini kopyasına, topu da rakibine bırakıp seyretti maçı. Açıklanabilir değil bu tavır. "Havaya girdiler" desek, artık karşımızda o tecrübesiz, genç takım yok. Üç gol yediler, üçü de yarım pozisyondan bile gelişmedi. Serdar ile Livakovic seyretti, ilk gol geldi.

Kartal'ın canavarı

'Hadi' dediklerinde ne yapacağını ve nasıl yapacağını biliyordu İsmail Kartal. Takım oluşumunun teknik direktörün çizgileriyle yapılmasının ne kadar önemli olduğunu da Ali Koç ile birlikte kanıtladılar. Rize maçı sonrasında İlhan Palut'un, "Hayatımda ilk defa çaresiz kaldım" demesi, Fenerbahçe'nin oyun gücünü açıklayan en net ifadeydi. Kartal kend

Resital; Ferdi Kadıoğlu'ndan

İsmail Kartal boşuna her maç sonrasında oyun gücünden bahsetmiyor. Beşiktaş maçı öncesindeki takım konuşmasında da futbolcularına 'neden kazanacaklarını' bu şekilde açıkladı. Taşları yerine koyduktan sonra, antrenman kalitesinin nelere yol açabileceğini de izliyorsunuz Fenerbahçe ile beraber. Baskı ile başladılar. Spartak kendi ceza alanı önüne örd

Tarihi fark kaçtı

Sonra diyorlar ki bize "Neden hakemlerden konuşuyorsun." Atilla Karaoğlan gözünün önündeki iki penaltıyı da VAR'a verdirdi. Beşiktaş'ın pozisyonunda tereddüt bile etmedi. Hamle Fenerbahçe'ye geçince "topa" falan diye hareketlerle geçiştirdi. Hele Bailly ile Dzeko'nun bir pozisyonu vardı ki, muhtemelen hakem programlarında o faulü nasıl Beşiktaş leh

Sihirli değnek

Hafta içindeki hezimet sonrasında Kadıköy'de krize girmek için bıçak sırtında yürüyen bir maçtı. Fenerbahçe taraftarı, kalbini tüm içtenliğiyle açtı oyuncularına. Onlar da ilk saniyeden itibaren baskıyı başlattılar. İrfan Can Kahveci'ydi bu kez liderleri. Fred'in sahada olması bile iyimserlik rüzgârını estirdi statta. Taraftarın rahatlaması, endişe

Her şey yanlış

Bir takımın dengeleri bu kadar mı bozulur Maçı anlatmaya bir soru ile girmek de anlamsız aslında. Sakatlar bir tarafa, UEFA listesine yazılmayanlar (Samet, Emre Mor. Mert Müldür veya Bartuğ) diğer tarafa. İsmail Kartal sahaya 11 kişi çıkartacak ama, kimi nerede oynatacak İşte en büyük hata burada oldu. Orta sahanın en iyisi İsmail, stopere geldi. H

Böyle gitmez!

Böylesine önemli bir maçı, bu kadar panik içinde oynamak. İsmail Kartal da, oyuncular da performanstan öte, karşılaşmanın mental 'titrekliği'nin üstüne gitmeli. Şampiyonluğa oynayan takım, rakibin baskısını bu kadar kabul etmez. Kim etti Dzeko etti. Dresevic hemen her pozisyonda geldi, bastı ve topu ayağından aldı. Yorgunluğu veya güçsüzlüğü 60. da

Sonuna kadar mücadele ettik

Kendi içinde iniş-çıkışlar yaşayan, oyuncularımıza bazen isyan ettiğimiz, bazen "aferin" dediğimiz garip bir maçtı. İlk 45'te neredeyse yoktuk sahada. Ofansif aksiyonların karşısında ya "sıfır" yazıyordu ya da bir veya iki... Böylesine "hiçlik" içinde, bir de altından kalkmamız gereken yediğimiz gol vardı. Dertler bitmiyor ki; Uğurcan da sakatlandı

Onlar mutlu, bizler ise keyifli

Bu kadar kötü başlayıp, böylesine iyi giden bir maçı uzun süredir izlemedim. Montella "Salıyı" düşüneceklerini söylemişti. Yani; Galler karşısına yorgun çıkarmak istemedikleriyle Almanya karşısına dikti takımı. "Bizimkiler"in hastalığıdır; hazırlık maçlarında ayaklar çok istekli koşmazlar. Bu kez öyle olmadı. 72 bin seyircinin büyük bölümü gurbetçi