Şampiyon takımı futbol belirler

Sokağa çıktığımda tanıyanların ilk sorusu "kim şampiyon olacak" şeklinde. Geçen iki sezonda yaşanan mücadelede, yine aynı durumda G.Saray'ın ipi göğüsleyeceğinden kimsenin şüphesi yoktu. Bu kez dengeyi görüyorlar ve yarış kendi merak havuzunda oynanacak maçları bekliyor. Peki; ne de değişti Öncelikle hakem kararlarına standart geldi. Penaltı olmayan pozisyona penaltı çalıp, "baskı altındaydım" diyen, bir takımın puan kaybetmesine bile izin vermeyen ortam yok artık. Hakemler daha cesaretli maç yönetiyor, sarı kartlarını kullanıyor, kabul edilebilecek hata sınırında maç yönetiyor. VAR hakemlerinin yabancı olmasıyla, aldatma çabaları azaldı veya boşa çıkmaya başladı. Son olarak Mertens olayın kahramanıydı. O günden beri düşüşte ve Okan hoca da tercih etmiyor. Fikstür dezavantajı devreye girdi. Galatasaray'ın "zorlu" rakiplerle deplasmanda oynayacağı maçlar tartışılıyordu. Rize'de son anda kazandılar, Beşiktaş'a kaybettiler. Samsun'da antrenman maçı yaptılar, Trabzon ve Göztepe sınavları var. Yani; kimin şampiyon olacağı kararı bu kez "futbol" ile verilecek.

MOURİNHO BİLMECE ÇÖZDÜRÜYOR
Bu sezon yanıtını aradığımız bir soru var; Mourinho'nun stratejisi nedir, hangi sistemi veya prensipleri istiyor, oyunculardan talebi ne Bilmiyoruz... "Özel biri" futbol ile ilgili tek açıklamayı Trabzonspor maçı öncesinde yaptı ve rakibin kanat akınlarına dikkat çekerek "dörtlü" savunmayı tercih ettiklerini söyledi.
Neden üçlüye döndü, sonra dörtlüye neden devam ediyor 10 gün önce Kostic ile Oğuz Aydın bu takımın en önemli oyuncularıyken, neden iki haftadır kulübedeler. Hiçbirini bilmiyoruz. Kendisi de söylemiyor. Hepimiz bu gelişmeleri, kendi 'çapımıza' göre değerlendirmeye çalışıyoruz. "Bir bildiği var" demek durumunda kalıyoruz. Çünkü bu "saçmalık" serisinde sesimizi yükseltmek istediğimizde, koskoca bir kariyer duvarı önümüze çıkıyor.
Fenerbahçe, Mourinho ile kazanıyor ama ülkenin futbol ile ilgili tüm birimleri, kendisinden hiçbir şey öğrenemedi. Herkes bilmece çözmeye çalışıyor. Fal bakmaya devam edelim. Yazdıklarım bilgi değildir, fikirdir. Maximin'in kadrodan uzaklaşması, sorunlarını aşamaması ve takıma dönüş sürecinin uzamasında ne oldu; Mourinho üçlüyü döndü. Portekizli hocanın olmazsa olmazı, rakip kaleye dikine giden kanat oyuncusu. Topu rakibe bıraktığı için takımdaki alternatifler kaleden uzak kalınca, Kostic-Oğuz Aydın formülüne döndü.
Sıkıntılar yaşansa da formül işledi. İki maçta ise ezildi. İstanbul'daki Rangers ve Galatasaray kupa karşılaşmaları... "Savunan" sistemin bu iki maçta delik-deşik olması sonrasında Trabzonspor ve Sivasspor galibiyetleri geldi. İki maçta yedi gol atıldı, iki yendi. Dörtlü sistem çalıştı ve yıldızı Maximin oldu. Mourinho, sistem değil oyuncu performansı üstünden sonuca giden hoca olduğunu gösterdi bize. Talisca-Dzeko ve Tadic'i birlikte oynatmasının tek açıklaması da bu. Yani; altısı koşacak, dördü problem çözecek bir grup... Peki, en çok gol atanın, en beğenilenlerin kulübe maceraları neden Sistem değişse de, bu oyuncuların yeri var. Kısa yoldan bakalım, Mourinho bu üçlüye Galatasaray yenilgisinin faturasını kesti. Neyi yapmadılar, nerde eksikler bilmiyoruz elbette. Ama mantık bulamadığımızda, seçimlerin temelinde duygusallık yatar.