Ürkütücü ve ibret verici

Yaşadım o günleri. Kapalı kapılar ardında gelişen dramların bizzat şahidiyim. Sarsıcı, iç acıtıcı, göz yaşartıcı pek çok olayı iliklerime kadar hissettim. Tek kelime ile ürkütücüydü. Ancak, bugün yaşadıklarımız da onlardan daha az ürkütücü değil. Dün, 12 Eylül 1980 Darbesi'nin 42. yıldönümüydü. O gece tankların arasında kalmıştım. Bahçelerden geçerek, duvarlardan atlayarak, ara sokaklardan gizlenerek eve ulaşabilmiştim. Sonrası ise sürekli gelen acı haberlerdi. En yakınlarım yakalanıp içeri atılmıştı. Hiçbirinden haber alınamıyordu. Ailelerden gelen bilgiler ise, insanın tüylerini diken diken ediyordu. Bugün inanılması zor, ama kendilerinin derdest edilmesi yetmiyor, bazılarının eşleri, anneleri, kız çocukları evlerden toplanıyordu. Çırılçıplak soyularak gözlerinin önünde işkenceye tabi tutuluyordu. İsim isim verebilirim. Ama çok incitici olur! Mesela Ankara Mamak'taki askeri garnizon içinde C 5 adı verilen bir işkencehane kurulmuştu. Kafesler, Filistin askıları, elektrikli işkence sistemleri, falakalar vardı orada. On değil, yüz değil, binlerce insandan canhıraş çığlıklar yükseliyordu. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun da bir aydan fazla Filistin askısında sallandırıldığı o iğrenç yerde işkenceden ölenler oldu. Orası kime bağlıydı biliyor musunuz Askeri Savcı Hakim Albay Nurettin Soyer'e. İşte o kişi, bugün İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı olan CHP'li Tunç Soyer'in babasıdır. Tunç Soyer de babası ile gurur duyduğunu söyleyen bir isimdir! Bir süre sonra Nurettin Soyer'le defalarca yüz yüze geldim. 587 sanıklı MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nın savcısıydı. Ben de "gazeteci" sıfatı ile o davayı takip ediyordum. Alparslan Türkeş başta olmak üzere, yargılananların büyük bölümünün idamı isteniyordu. Duruşmalarda bile işkenceler sürüyordu. Mesela Yahya Günaşan "İşkence, işkence, sürekli işkence" diye bağırdığı için coplanarak dışarı çıkarılmıştı. Şimdi isimlerini vermeyeceğim, ama onları herkes biliyor. Bir genç sorgusu sırasında işkencecilerin kendisine "cop soktuklarını" ifade etmişti. Bir