Kakalama bu kakalama!

Tam 21 yıl önceydi. Takvimler 19 Şubat 2001'i gösteriyordu. Millet şok oldu, Türkiye sarsıldı. Hem de öyle böyle değil, tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşadı. Başımızda bir "Partisiz ve tarafsız Cumhurbaşkanı" vardı. Türkiye "Parlamenter Sistemle" yönetiliyordu. MGK toplantısında bomba patladı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Bülent Ecevit'in yüzüne Anayasa Kitapçığı fırlattı. O da yanına Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan'ı alıp, kameraların karşısına geçti. Ağlamaklı bir sesle olan biteni anlattı... Sonrası kaos tabii. Millet bir gecede yüzde 60 fakirleşti. Gecelik faizler yüzde 7 bin 500'e kadar fırladı. Kredi kartı faizleri aylık yüzde 60'a yükseldi. Türkiye o yıl 5,7 küçüldü. Ekonomimiz yüzde 25 daraldı. "Battık, bittik, mahvolduk" dövünmeleri arasında bir "kurtarıcı" geldi. Adı Kemal Derviş'ti. Ülkeyi IMF ve Dünya Bankası'na teslim etti. Küresel güçlerin dayatması sonucu TBMM harekete geçti. Onların talepleri doğrultusunda 15 günde 15 yasa çıktı. Vatandaşın beli biraz daha büküldü. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür derler. Unuttuk tabii o günleri. Unutmasaydık eğer, bugün "Parlamenter Sistem" güzellemeleri yapılmazdı. Ülkeyi o günlere götürecek düzenlemeler için ittifaklar aranmazdı. O dönemde kendisine bu acıları yaşatanları baraj altında bırakan seçmenin bir kısmı, bugün "Sistem değişmeli, Parlamenter Sistem'e geri dönülmeli" diyenlerin peşinden koşmazdı! Mesela, "tarafsız" denilen Ahmet Necdet Sezer, gerçekten tarafsız bir kişilik miydi Tabii ki değildi. Üstelik, TBMM'de üzerinde sözde konsensüs sağlanmasına ve bütün partiler "evet" demesine rağmen ilk turda seçilemedi. Çünkü, milletin arasından çıkan milletvekillerinin içine sinmedi. Liderlerin baskı ve yönlendirmesiyle Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu. Ardından da iktidardan önüne ne gelirse veto etti, imzalamadı. Sistem tıkandı, kurumlarda "vekaleten yönetme" dönemi başladı. Sezer'in en belirgin ve akılda kalan özelliği ise, kırmızı ışıkta durmak