İtirazım var

Yoğun kar yağar, sonucu felaket olur. Yağmur yağar, sele ve acıya dönüşür. Zaman zaman yangınlar beraberinde büyük acılar getirir. Deprem, heyelan, fırtına ve daha pek çok çeşit doğal afetle karşılaşabilir insanlar. Buna hiçbir itirazım ve diyecek sözüm yok. Dünyanın her yerinde gelişebilir bu tür tabiat olayları. Tedbirsizliğe, aymazlığa, vurdumduymazlığa, ciddiyetsizliğe ve pişkinliğe benim itirazım. İstanbul'dan bahsediyorum. Bir kar yağdı ve şehri çökertti. Hem de göstere göstere, alarm zillerini çala çala geldi. 2017'de de Kadir Topbaş döneminde benzeri yaşanmıştı. Üstelik o zaman kar kalındığı 1 metre 20 santime kadar ulaşmıştı. Alınan tedbirlerle çok az sıkıntı ile atlatıldı. Ama bu defa 60 santimlik kar, tam bir afete dönüştü. Neden Sorgulamak lazım bunu! Yaşananlar, yenip yutulacak ve yabana atılacak türden değil... İstanbul'da, Türkiye'nin hiçbir yerinde alışık olmadığımız olaylar yaşandı. Hepimizi rahatsız edip derinden yaralayan görüntülerle karşılaştık. Mesela, karla mücadele aracının devrilmesine, üstelik belediye çalışanı şoförün alkollü çıkmasına alışık değiliz biz. Hiçbir dönemde halk sosyal medyada paylaşımlar yapıp, "Ey vatandaş, şuralar açık, aracınızı bırakıp oralara sığınabilirsiniz" türünden çağrılarda bulunmadı. Hele hele "kar yağdı" diye Büyükşehir'e ait cenaze aracının ortada bırakılmasına, bir başka belediyenin imdada yetişip tabutu almasına hiç şahit olmadık. En çok da bu görüntüler derinden yaraladı bizi. İşin en isyan ettirici yanı ise, İstanbullu canıyla boğuşurken, "Belediye Başkanı balık restoranda görüntülendi" paylaşımlarıydı. Bunlar da yetmedi; derdini anlatan, isyan eden, yardım isteyen vatandaşlara sosyal medyadan ana-avrat söven tipler türedi. İşte itirazım da, isyanım da bunadır benim. Oysa ne kadar da güzel yürüyordu her şey! Kabarık reklam bütçesi ustalıkla kullanılıyordu. Vatandaşa vaat edilen sahte Cennet görüntüleri ortada dolaşıyordu. Başkan'ı yapraklar alkışlıyor, temel atmama törenleri başarı gibi sunuluyor,