1993

Tam 29 yıl önceydi. Geçmişte Tercüman Gazetesi'nde büro şefi, Akajans'ta genel müdürlük yapan rahmetli ağabeyimiz Yaşar Güngör aradı: -Emin, bizim sokakta çok şiddetli bir patlama oldu. Bakın bakalım nedir, ciddi bir şeye benziyor Hemen bir ekip çıkardım. Polisten önce olay yerine ulaştık. Kısa bir süre sonra masama dehşet verici fotoğraflar konuldu. Hurda haline gelmiş bir araç, dışarı fırlayıp yandaki çocuk parkına düşmüş paramparça bir ceset ve çevredeki binaların duvarlarına yapışmış et parçaları ile karşılaştım. O paramparça ceset Gazeteci Uğur Mumcu'ya aitti. Önceden yerleştirilen C-4 tipi çok güçlü bir bomba, aracının kontak anahtarını çevirince patlamış ve ortaya tüyler ürpertici görüntüler çıkmıştı. O günden bu yana olayı tepe tepe kullanır bazı çevreler... Baktım, dün yine belli gazetelerin birinci sayfaları benzer değerlendirmelerle doluydu. Neymiş, Uğur Mumcu laikliğin yılmaz savaşçısıymış. Laikliğin yok edildiğini görmüş ve o yüzden katledilmiş. Vesaire, vesaire... Oysa, kardeşi Ceyhan Mumcu yıllardır yaptığı araştırmaların kendisini CIA bağlantılarına götürdüğünü söylüyor. Bunlar halen aynı yerde eşelenip duruyor. Bir an için onlara teslim olalım. Uğur Mumcu'yu laiklik karşıtlarının katlettiğini kabul edelim. Ancak, 1993 faili meçhul cinayetlerin patlama yaptığı bir yıldı. Her görüşten pek çok insan benzer şekilde katledildi. Onların failleri de mi laiklik karşıtlarıydı Önceki akşam a haberde bir programdaydık. Ceyhan Mumcu, olayın ardından TBMM'de Sadık Avundukluoğlu başkanlığında bir Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu kurulduğunu hatırlattı. Sonuç raporunun TBMM'de engellendiğini söyledi. Doğru, yaşadım o günleri. Raporda, terör örgütlerinin uzantılarının devletin önemli kademelerine kadar sızdığından bahsediliyordu. O uzantıların faili meçhul cinayetlerde sonuç almayı engellediğine işaret ediliyordu. Hemen kirletilip değersizleştirildi. Bunu yapanlar da "laik" kimlikleri ile öne çıkanlardı. Yıllar sonra gördük raporun ne kadar gerçekleri