Savaşın biraz da perde arkasını düşünsek!

Sevgili okurlarım, İsrail'le bazı Arap örgütleri arasında kanlı ve can yakan bir savaş sürüp gidiyor...

Şu son günlerde dünya gündemine çok önemli bir konu yansıdı.

İsrail'in Filistin'deki hastaneleri bombalayıp kadın erkek, genç yaşlı, çoluk çocuk demeden binlerce masum insanı acımasızca öldürmesi.

Gerçekten de kınanması gereken bir durumdur.

Ancak...

Madde 1:

Peki ama Türkiye olarak bizim böylesine önemli bir konuda nasıl bir tavır almamız gerekiyor

İsrail'i elbette kınamak zorundayız.

Ama bunu bazı önemli gerçekleri göz ardı ederek yapmak yanlış oluyor.

Bu gibi işlerin uzmanı değilim. Vatandaş kimliğimle sadece kişisel görüşümdür ama iddialı söylüyorum, dünyada ve ülkesinde uçan kuştan bile haberi olan İsrail, Hamas'ın saldıracağını önceden biliyordu.

Tahmin etmek değil, kesinlikle biliyordu.

Savaş, bazı Arap örgütlerini vuruşarak tasfiye edebilmek için İsrail'in eline geçecek en büyük fırsattı ve İsrail bu fırsattan yararlandı.

Şimdi tepe tepe kullanıyor.

Madde 2:

Şu tabloya bakınız!..

ABD ve bütün Batı dünyasının desteği İsrail'den yana.

Rusya ve Çin'den Araplar lehine bu güne kadar öyle somut bir destek adımı atılmadı.

O halde, Hamas bu savaşı başlatır ve İsrail'e binlerce füze gönderirken acaba kime, kimlere, neyine, hangi gücüne güveniyordu..

Hamas başta olmak üzere bütün destekçi ülkeler şimdi tam bir açmaza düşmüş durumda.

Kınama, acındırma edebiyatı ve Türkiye dahil bir sürü ülkede atılan siyasi palavra nutukları dışında yardım elini uzatabilen bir tek ülke bile yok.

Örneğin silah ve cephane desteği!..

Oralara bir tek tabanca bile sokmak söz konusu değil.

İşte o yüzden iddialı söylüyorum ve diyorum ki İsrail, Hamas'ın füze yığınaklarını falan biliyor ve saldırının yapılmasını bekliyordu.

Amacı füzeler ateşlendikten sonra gereğini yapıp savaşı başlatmak, derhal karşı saldırıya geçmek, o bilinçsiz ve tantanacı Arap alemini bir kez daha yenilgiye uğratıp mahvetmekti

Madde 3:

İsrail'in elindeki en büyük kozlardan biri de Arap dünyasındaki bölünmüşlük...

Buna İslam alemini de katabiliriz.

İslam dünyası Afrika'nın taa en ucundaki Fas'tan başlıyor ve İran'a, Yemen'e ve hatta Uzakdoğu'ya kadar sürüp gidiyor.

Bütün İslam alemi yaşamını korkunç bir bölünmüşlük ve parçalanmışlık süreci içerisinde sürdürüyor...

Aralarında herhangi bir konuda herhangi bir uzlaşma, dostluk falan yok!

Birinin ak dediğine ötekiler mutlaka kara diyor.

Hepsi birbirinin düşmanı, Filistin'e kim yardım edecek

Yönetim biçimleri de farklı...

Birkaçı dışında hiçbirinde ciddi ve tutarlı bir devlet yönetimi aramayın zira bulamazsınız.

Bir yanda adına körfez ülkeleri denilen petrol zenginleri...

Krallık ve şeyhliklerle yönetilen hırsızlar topluluğu...

En somut örnekleri Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlileri vesaire...

Öbür yanda ise din işleriyle devlet işlerini ayırmayı başarmış olan Mısır, Suriye, Ürdün gibiler...

Başlarında cumhurbaşkanları, krallar...

Ama hiçbirinde demokrasi, insan hakları, insana sevgi falan aramayın