İrticayı ve Kubilayın kesik başını unutmayın

Sevgili okurlarım, bugün yine aynı 'geleneksel' Kubilay yazımla bir kez daha karşınızdayım. Onun feci bir biçimde şehit edilmesini her yıl, olayın yıldönümünde anmayı bir görev bilirim.

Türkiye Cumhuriyeti bundan tam 93 yıl önce, 23 Aralık 1930 günü korkunç bir irtica olayına tanık olmuştu. O sabah İzmir'in Menemen ilçesinde tuhaf şeyler oluyordu. Sabahın erken saatlerinde silahlı ve çember sakallı yobazlar Menemen belediye meydanında tekbir getirerek dolaşmaya başladı.

Başlarında sarık, sırtlarında cüppe vardı.

Atatürk dönemi idi. Devrimler yapılıyordu.

"Gâvur icadı (!) Şapka Devrimi" bir süre önce yapılmıştı.

Altı kişi "Biz şeriat ordusuyuz" diyerek meydandaki Müftü Camisine girdiler. Elebaşları olan Derviş Mehmet camide namaz kılanlara kendini "Mehdi" olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi. Arkalarında 70 bin kişilik bir Halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini tebliğ etti.

Derviş Mehmet isimli sapık ve arkasındaki yobazlar camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya taktılar. Yoldan geçen birine meydanda bir çukur kazdırıp bayrağı oraya diktiler. Bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye ve zikir yapmaya başladılar. Bir yandan da bağırıyorlardı:

"Şapka giyen kafirdir. Yakında yine şeriata dönülecektir... Bize kurşun işlemez..."

İşin acı yanı, Menemen ahalisinden bazıları bunlara alkış tutmaya başlamıştı!

Olaylar ilçedeki askeri birliğe duyuruldu. Alay komutanı, emrindeki yedek subay Mustafa Fehmi Kubilay'ı bir manga askerle birlikte oraya gönderdi. Silahlarında mermi yoktu. Süngü takıp olay yerine gittiler. Kubilay askerlerini meydan girişinde bıraktı ve yobazlara "Teslim olun" çağrısı yaptı. İşte o anda yobazlardan biri silahını çekip ateş etti ve asteğmen Kubilay yaralanıp yere düştü.

Ayağa kalkıp cami avlusuna doğru kaçmaya çalıştı ama gücü tükenmişti. Orada tekrar yere düştü. Çevredeki kalabalık ise paniğe kapılmış, kaçışıyordu.

Derviş Mehmet ve yobaz güruhu işte o anda Kubilay'ın başına çöktüler. Mehmet çantasını açıp testereli bağ bıçağını çıkardı...

Ve yaralı yedek subay Kubilay'ın başını oracıkta kıtır kıtır kesip gövdesinden ayırdı.

Saçlarından tuttuğu kesik baş, şimdi Derviş Mehmet'in elindeydi.

Yeşil bayrağın sopasına kesik başı dikmeye çalıştılar ama bir türlü başaramadılar. Bunun üzerine birileri bunlara ip getirdi. Kesik baş yeşil bayrağın takılı olduğu sopaya iple bağlandı.

Bütün bunlar olurken yine tekbirler getiriliyor, "Ey ahali din elden gidiyor, şeriat isterük" sesleri Menemen'de yankılanıyordu.

Silah seslerini duyan mahalle bekçisi Hasan olay yerine yetişti, ateş edip yobazlardan birini yaraladı. Hemen ardından yobazlar ateş etti, Hasan şehit edildi. Arkadaşının yardımına koşan bekçi Şevki de açılan ateşle şehit düştü.

Menemen'de birkaç dakika içerisinde bir baş kesilmiş, üç şehit verilmişti.

Bir süre sonra ilçedeki askeri birlik olay yerine yetişti. Manzara korkunçtu. Kubilay'ın kesik başı yeşil bayrağın sopası üzerinde asılı durmakta, üç şehit yerde yatmaktaydı.

Askeri birlik ateş etti. Yobazlardan bazıları yere serilirken, bazıları kaçtı. Daha sonra hepsi birden yakalandı.

(Mustafa Fehmi Kubilay 1906 doğumlu, Giritli bir ailenin çocuğu, Cumhuriyet öğretmeni idi. Menemen'de askerlik görevini yedek subay olarak yapıyordu. Olay günü 24 yaşındaydı.)

1930 Menemen irtica olayı, genç Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Kürtçü-şeriatçı Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayıdır.

Benzer olayları Milli Mücadele döneminde de yaşamıştık.

Yunan ordusuna karşı savaşan Mehmetçiği arkadan vuran, düşmanla işbirliği yapıp Konya, Yozgat, Düzce, Gerede gibi yerlerde ordumuza karşı isyan eden hep onlardı.

Kubilay olayında Türkiye'de "DEVLET" vardı. İrtica henüz iktidar olmamıştı ve bir gün olacağını da hiç kimse aklına bile getirmezdi!

Menemen'de derhal sıkıyönetim ilan edildi. General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Harp Divanı kuruldu. Olaya doğrudan ve dolaylı katılanlarla birlikte destek verenler de yargılandı.

18 gün süren duruşmalar sonucunda 40 kişi sorumlu görülmediği için salıverildi, 27 sanık beraat etti, 41 sanık çeşitli hapis cezaları aldı.

36 kişiye ise idam cezası verildi. Ancak bazılarının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezası ağır hapse çevrildi.