Bizim 'Koca Yusuf'lar' ne oldu

Sevgili okurlarım, burada birkaç kez yazdığımı anımsayacaksınız...Geçtiğimiz şubat ayında Rusya-Ukrayna savaşı başlamıştı. Bizim iktidar elini çabuk tuttu ve Ukrayna'nın başkenti Kiev'e iki adet dev nakliye uçağımızı gönderdi.İddiaya göre bu iki uçağımız Ukrayna'da yaşayan bazı Türk vatandaşlarını alıp Türkiye'ye getirecekti.Fakat gel gelelim, Kiev hava limanına inen iki uçağımız orada kaldı.Yani uçaklarımız şubat ayından bu yana orada bekliyor ya da bekletiliyor.Olayın ayrıntılarını biz bilmiyoruz, sormakla yetiniyoruz.Oysa medyadan izliyoruz ki Kiev hava limanına her gün uçaklar iniyor, kalkıyor. Başka bir deyişle hava limanı çalışıyor.Uçaklarımızın orada 'esir' ya da 'rehin' kalmasından bu yana aylar geçti.Uçaklarımız yedi aydan bu yana hava limanı pistinde çürümeye terk edildi.Bu iki nakliye uçağımız dünyadaki en büyüklerden...Bizim havacıların onlara verdiği isim ise geçmişin anlı şanlı dünya şampiyonu pehlivanımızdan geliyor.Koca Yusuf. Türkiye'yi 20 yıldan bu yana yöneten kadroların ilginç bir özelliği var.Kendilerini eleştirenleri ve soru soranları takmamak ve umursamamak!Burada defalarca sordum..."Yaa arkadaşlar ne oldu şu bizim Koca Yusuf'lara Durumları nedir, onları kurtarmak için bu konuda ne yapıyorsunuz Siz ki alemleri yöneten dünya liderisiniz, iki uçağımızı kurtarmak için Ukrayna ya da Rusya'ya sözünüz geçmiyor mu Siz ki isteseniz oraya en kısa zamanda yeni bir hava limanı yaptırır, hatta gerekirse Zelenski'ye korku salıp uçaklarımızı kurtarırsınız da, bunu niçin yapmıyorsunuz"Tık yok!Bu uçaklardan elimizde kaç adet olduğunu bilmiyorum...Bu iki uçağı yurt dışından kaça aldığımızı da bilmek mümkün değil.Herhalde yüz milyonlarca dolar olmalı.Ulusal servetimiz, ulusal varlığımız Kiev hava limanında işte böyle çürüyor ve elden çıkıyor. Hesabını soran yok.Varsayalım uçakları bir süre önce şu veya bu biçimde kurtarmışlardı...O halde açıklarsın kardeşim ne olduğunu, biz de yazılarımızı ona göre yazarız.Böylesuskun kalmaklabir yere varılmaz.Konuşun, konuşun.Sevgili okurlarım, yazının ikinci bölümüne önce küçük bir anımla başlayayım...Türkiye'de yakın geçmişin ünlü müteahhitlerinden biri...Önceki yıllardaÖzaliktidarına yaklaştı, çok büyük işler aldı ve büyük paralar kazandı.Sonrasında battı. Uzun hikaye...İkimiz hem liseden hem de ODTÜ'den çok yakın sınıf arkadaşı idik.Uzun süre görüşmemiştik...Bir gün yeniden karşılaştığımızda şimdi ne iş yaptığını sordum.Adını da verdiği bir Afrika ülkesinde müteahhitlik yaptığını anlattı."Oralar da bizim gibi. Rüşvetsiz iş yapmak mümkün değil. Ancak herifler o kadar kalabalık ki hangisini doyuracağını şaşırıyorsun. Doyurmazsan bir dolar bile alamazsın..."Peki bu koşullarda para kazanıyor mu"Bazılarına ödemeyi orada yapıyorsun ama vaziyet çakılmasın diye bazılarını da kalabalık ekipleriyle birlikte Türkiye'de en lüks otellerde tatile gönderiyorsun. Böylece durumu idare ediyorum. Heriflerin gözü öylesine aç ki, bir kilo domates bile alsan makbule geçiyor."Dün sabah bizim Ankara Bürosu'nun haber gündemini okurken karşımaBaşak Kayaarkadaşımızın yazdığı bir haber çıktı.Kongo Devlet Başkanı Denis Sassou Türkiye'ye