Bekir'in ardından üç yıl...

Sevgili okurlarım, yarın 18 Ekim 2023... Bekir Coşkun'un aramızdan ayrılışının üçüncü yıldönümü.

Demek üç yılı onsuz geçirmişiz.

Benim sevgili arkadaşım, can yoldaşım, sırdaşım...

Birbirimize her türlü şakaları yaptığımız, acı ve tatlı günleri birlikte yaşadığımız, sık sık işlettiğim ve hemen her konuda aynı düşündüğümüz dostum...

Onu 1978 yılında birlikte yer aldığımız bir TRT programında tanımıştım. Demek dostluğumuz hiç ara vermeden kesintisiz 40 yıldan fazla sürmüş.

Muhteşem bir mizah ustasıydı...

Yazılarını okuduğum zaman "Şunları yazmak benim aklıma niye gelmedi" diye sık sık hayıflanır, olumlu anlamda kıskanırdım.

Hürriyet'te çalışırken odalarımız yan yana idi... Tam bir duvar komşuluğu...

Sonra ben kovuldum, bir süre sonra o da kovuldu ve Sözcü'ye geldi.

Burada da yine gerçek anlamda duvar komşusu olmuştuk. Odalarımız yan yana idi.

Konuşmalarımız genelde şöyle başlardı:

"Hey Corc versene borç!"

Şimdi size onun nasıl bir yürekli adam olduğunu bir kez daha anlatayım.

Yıl 2007...

AKP iktidarı bütün medya kuruluşlarına baskı yapıyor, devşirmeye çalışıyor.

O baskılara ben de bire bir muhatap oluyorum.

Gazete yönetiminden sık sık uyarılar geliyor...

"Dikkatli yaz, iktidara fazla bindiriyorsun. Senin yüzünden sürekli azar işitiyoruz!"

Hürriyet'te suyumun yavaş yavaş kaynadığını hissediyordum.

Ve günün birinde, Ağustos 2007'de beni kovmak zorunda kaldılar!

Bu olanlara Bekir de çok bozulmuştu.

Ama ben öyle kolay pes edecek biri değildim. Elimde bilgiler, notlar ve belgeler vardı. Oturup bir kitap yazdım, yaşadığım rezaletlerle birlikte baskıları anlattım.

"Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi."

Sonrasında 100 bine yakın satan bu kitap Hürriyet'in patronu olan Aydın Doğan'ı çok kızdırmıştı.

Kendisine hakaret ettiğim ve küçük düşürdüğüm iddiasıyla beni mahkemeye verip 50 bin lira tazminat istedi.

İyi de yazdıklarımın tümünün doğru olduğunu mahkemede nasıl kanıtlayacaktım! Tanıklar falan göstermek gerekiyordu. Kitapta anlattığım olayları bire bir bilenlerin tamamı Hürriyet çalışanları idi ve onlardan tanık olmalarını isteyemezdim.

Derhal kovulurlardı!

Benim kovulmamdan iki gün sonra, Bekir in 16 Ağustos 2007 tarihli Hürriyet'te çıkan yazısının başlığı "Kürek mahkumları" idi ve şöyle diyordu:

"...Biz bir kayıktaydık. Kürek arkadaşımı dalgalar aldı. Emin Çölaşan artık yok. Ne yapmalıyım, asılsam mı küreklere, yoksa vaz mı geçsem kürek çekmekten, söyleyin dostlar ne yapmalıyım..."

Ben gitmiştim, henüz Hürriyet'te yazmakta olan Bekir aradı:

-Arkadaş bu davada sen beni tanık göster. Bütün bildiklerimi mahkemede anlatacağım.

-İyi de Bekir, benim lehime tanıklık yaparsan seni de kovarlar.

-Ben her şeyi göze aldım...

Ve mahkemede tanık olarak ifade verdi, bütün gerçekleri anlattı. Kitapta anlatılan her şeyin doğru ve gerçek olduğunu söyledi.

Mahkeme Aydın Doğan'ın açtığı davayı reddetti.

Karar Yargıtay'da onanıp kesinleşti.

Yazdığım her şeyin doğru olduğu yargı tarafından da böylece belgelenmiş oldu.

Urfalı Bekir böylesine mert, yürekli adamdı...

Ve derhal kovuldu!

Urfalı Bekir...

Açık deniz tekne kaptanlığı ehliyetini Ankara'da Eymir gölünde almayı başaran sevgili arkadaşım!..

En büyük zevki olarak Ayvalık Cunda adasında edindiği teknesiyle denizlere açılan, günün birinde rotasını şaşırıp yanlışlıkla karşıdaki Midilli adasına bodoslama toslayan acemi kaptan!

Gerçek bir hayvan sever...

Günün birinde sevgili köpeği Pako hastalanmıştı. Kurtulma ümidi yoktu.

Bekir karalar bağlıyordu. Gazeteye geliş gidişleri aksamış, gözlerinin çevresi sıkıntıdan morarmıştı. Onu ilk kez böyle görüyordum.

Peki ne olacaktı Elden gelen bir şey yoktu.

Sonra kafama takıldı, Pako ölünce acısını nasıl paylaşmalı, ona acaba ne demeliydim!

Bilenlere sordum, "Allah rahmet eylesin denmez, başın sağ olsun" desen olur dediler. Ben de öyle dedim.

Sevgili okurlarım, günün birinde Bekir Coşkun hastalandı. Çok kötü bir hastalıktı.

İlk olumsuz haberi ameliyat olduğu gün almıştım. Ameliyata giren doktorlardan biri aynı gün aradı:

"Emin Bey, siz Bekir Bey'in yakın dostusunuz. Gerçeği bilmeniz gerektiğini düşündüm. Şimdi size üzücü bir sır vereceğim ama lütfen sadece sizde kalsın. Durumu hiç iyi değil. Hastalık yayılmış. Ameliyatta ne yazık ki sadece aç kapa yapılabildi."