Savunma sanayinin jeopolitik etkileri

Uzunca süren kuluçka döneminden sonra 2000'li yılların başında atılan savunma sanayinin temelleri artık meyvelerini vermeye başladı. Ülkemizin güvenliğinin sağlanmasından tutun da ekonomik olarak ihracat gelirlerinin artmasına, dış politikada dengelerin ülkemiz lehine değiştirilmesinden tutun da paydaşlarımızla yeni jeopolitik projelerin üretilmesine kadar çok yönlü pozitif etkilerini görmeye başladık. Biraz rakamlara bakacak olursak savunma sanayindeki gelişmeler gelecek için oldukça ümit vaat eden işaretler vermektedir. Örneğin 2002 yılında Türkiye'nin savunma sanayindeki ihracatı 248 milyon dolar iken 2022 yılındaki savunma ihracatı ise 4,5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Yani son 20 yılda yaklaşık 20 kat artan savunma sanayi ihracatı 2011 yılında 1 milyar doların, 2018'de 2 milyar doların, 2019'da 3 milyar doların üzerine çıkmış, 2022 yılında ise biraz önce de bahsettiğim gibi 4,5 milyar dolara ulaşmıştır. 2023 yılı savunma ihracatı ise 6 milyar dolar olarak rekor kırmıştır. Görüleceği üzere savunma sanayi ihracatında asıl sıçrama son 5 yılda meydana gelmiş ve adeta geometrik hızla büyümeye devam etmektedir. Yerlilik ve millilik oranı ise her geçen gün daha da artmaktadır. Sektörün ihracatında; Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Filipinler, Polonya, Ruanda, Hindistan, Burkina Faso ve Azerbaycan ilk sıralarda yer alırken ihracat kalemlerinde insansız hava araçları, gelişmiş ve klasik mühimmatlar ile füze sistemleri, kara araçları, TurbojetTurbopropeller motorlar, hava taşıtlarının aksamları, namlulu silahlar ve silah kuleleri ve askeri helikopterler başı çekmektedir. Önümüzdeki yıl Altay Tankı, Fırtına Obüsleri, Taarruzi İnsansız Hava Araçları, Denizaltılar ve Torpidolar, Hürjet Hafif Taarruz Uçağı, Hava Savunma Füzeleri gibi katma değeri çok yüksek savunma ürünlerinin ihracıyla birlikte 2024 yılı savunma sanayi ihracatının 20 milyar dolar olması beklenmektedir.

Bu konudaki ilginç gelişmelerden bir tanesi de ayrılan savunma bütçesi ile gerçekleştirilen savunma gelirlerinin neredeyse birbirini dengeler seviyeye ulaşmış olmasıdır. Örneğin Türkiye'nin 2022 yılı savunma bütçesi 10,6 milyar dolar iken yurtiçi satışlar ve ihracat gelirleri ile birlikte toplam savunma sanayi gelirleri yaklaşık 10 milyar dolar civarında gerçekleşmiştir. 2023 yılı savunma bütçesi 16 milyar dolar olurken yurt içi satışlarla birlikte toplam savunma ihracat gelirleri 14,5 milyar dolar civarında gerçekleşmiştir. Bu durum ekonomik açıdan önemli bir kritik eşiğin geçildiğini göstermektedir. Ancak özellikle ülkemizin savunma teknolojilerindeki gelişime bağlı olarak milli güç kapasitesinin artması bölgemizdeki jeopolitik dengeleri de değiştirmeye başlamıştır. Çünkü savunma sanayinin gelişimine bağlı olarak artan milli güç kapasitesi Türkiye'nin uluslararası sistemdeki "Özgül Ağırlığını" da arttırmıştır. Örneğin Hamas-İsrail Savaşı'nda barışın sağlanması için sürece müdahil olan ülkelerin İsrail üzerindeki etkilerine bakacak olursak İsrail'le birlikte arkasındaki küresel güçler üzerinde en güçlü etkinin Türkiye tarafından oluşturulduğu rahatlıkla görülebilir. Bölge ülkelerinin ikna edilmesi, başta İslam İş birliği Teşkilatı olmak üzere bölgesel kuruluşların harekete geçirilmesi, Birleşmiş Milletlerde dünya toplumlarının algılarının İsrail'e karşı yönlendirilmesi ağırlıklı olarak Türkiye tarafından yerine getirilmiştir. Türkiye'nin sahip olduğu teknolojik olarak yüksek seviyeli savunma sistemleri sayesinde jeopolitik paydaşlarımız olan Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Azerbaycan, Katar, Somali, Pakistan, Libya gibi Ortadoğu'daki, Afrika'daki, Balkanlar'daki, Kafkasya'daki pek çok ülkenin istikrar içerisinde kalması da mümkün hale gelebilmiştir. Peki ne oldu da son 5 yılda savunma teknolojileri konusunda Cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesine ulaşılabildi Bunun bir tek cevabı var milli ve muktedir siyasi iradenin iş başında olması. Bu siyasi irade sayesinde Türkiye'de sağlanan siyasal istikrar her alanda olduğu gibi savunma sanayinde de gelişimin önünü açmıştır. Bu kapsamda son 20 yılda siyasal istikrarın sağlanmasının mimarı olan Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın savunma sanayinin gelişmesinde almış olduğu inisiyatifleri ve gösterdiği çabaları da unutmamak gerekir.