Türkiye'nin gücü

Son dönemde yakın civarımızda meydana gelen en önemli gelişme şüphesiz İran-İsrail gerilimi. Hepimizin yakinen takip ettiği İran-İsrail arasında meydana gelen çatışmalar aslında her iki tarafın askeri kapasitelerini ortaya çıkarırken Türkiye'nin durumunu da kıyaslama imkanı verdi. Özet olarak ABD ve Avrupa ülkelerinin desteğindeki İsrail'in askeri kapasitesi savunma anlamında İran'ın kapasitesinden daha yüksek. Tabîi ki savaşlar sadece silahlarla yapılmıyor asıl önemli olan inanmış savaşçıların olması. Dolayısıyla hangi saldırı veya savunma tekniğine göre kim daha üstün bu şartlara göre değişebilir ancak sadece askeri teknoloji açısından bakacak olursa her iki ülkenin savunma kapasiteleri oldukça yüksek. Bu nedenle konvansiyonel anlamda topyekûn sıcak bir harp hariç mevcut şartlarda yapılacak mahdut hedefli sınırlı saldırılarda müttefiklerinin sahip olduğu teknolojik avantajlar nedeniyle İsrail bir adım İran'ın önünde gibi görünüyor. Allah'tan İsrail hariç hiç kimse şu an doğrudan bölgesel bir savaş istemiyor. Olası İsrail'in misillemesinin üç kuralı olacak; sınırlı, bölgesel bir savaşa yol açmayan ve İran'ın karşı saldırı yapmasını gerektirmeyecek ölçüde bir misilleme. Bu nedenle İsrail'in yapabileceği olası karşı saldırı muhtemelen İran ana karası dışındaki hedeflere yönelebilir. Zira şayet İsrail İran ana karası içindeki hedeflere hava kuvvetleriyle veveya füzelerle saldırı yaparsa İran hava sistemleri tarafından uçak ve füzelerinin düşürülmesini de göze almak zorunda kalır ki böyle bir durumda düşen İsrail uçağı veya vurulan İsrail füzesi İsrail'in prestijini zayıflatabilir. Sonuçta şimdilik gerilimin sönümlenmeye doğru gittiği bir sürece girilmiş gibi görünüyor. Derhal ve hemen Gazze'de zulüm gören Filistinli kardeşlerimizin seslerini duyurmak ve onların unutulmadığını dünyaya göstermek için daha çok çabalamamız gerekmekte. Dünyanın vicdanının Filistin'de olmasını sağlamaya çalışmamız önemli. İran-İsrail geriliminin mazlumların daha fazla zulüm görmesinin önünü açmamalı. İsrail'in İran'la yaşadığı gerilimi bahane edip Filistinlilere soykırım yapmasının önüne geçilmeli. Bölgemizde bütün bunlar yaşanırken doğal olarak olası bir savaşta Türkiye'nin durumu ne olur diye sorular geliyor. İran ve İsrail'in savaş kapasitelerini dikkate alarak ve sahada yaptıkları uygulamaları göz önünde tutarak Türkiye'nin nispi muharebe gücünü ve savuma kapasitesini gerçekçi olarak incelemeye çalıştım. Son dönemde ordumuzun kazanmış olduğu hava savunma yetenekleri çok kritik bir zamanda ülkemize olası saldırıları defetme konusunda çok önemli avantajlar sağlıyor. Hava savunma yeteneği demek düşmanın saldırı yapamaması demektir. Bunun dışında ana muharebe sistemleri olarak tank ve zırhlı muharebe araçlarındaki gelişim dünyada en üst seviyelerde yer almamızı sağlıyor. SİHA ve insansız savaş uçağının bir alt basamağı olan insansız savaş araçlarındaki gelişimin en üst seviyede olması savunmamızı artıran çok önemli bir kuvvet çarpanıdır. Ayrıca son dönemde donanmamızdaki gelişmeler ile denizaltı sistemleri, seyir füzeleri ve karadan karaya taarruz füzelerinin başarıyla yapılabilmiş olması son derece önemli yetenek paketleridir. Bugün savunma teknolojilerinde dünyada oldukça üst sıralarda yer alıyoruz. 1980'li yıllardan itibaren özellikle askeri istihbaratımızın yaptığı çok yönlü çalışmalar çoğu kimse tarafından pek bilinmese de savunma sanayimizin bugüne gelmesinde kritik kilometre taşları olmuştur. Bu vesileyle onları da saygıyla selamlıyorum. Daha fazla detaya girmeden son söz olarak şunları söyleyebilirim. Türkiye İran ve İsrail dahil bölgesinin en güçlü ülkesidir. Sahip olduğumuz kuvvet ve milli güç kapasitesi nedeniyle bize kimse saldırmaya cesaret edemez ve hiç kimse bizi istemediğimiz bir savaşın içine sokamaz. Büyük Atatürk'ün de dediği gibi ordumuz Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş ifadesidir. Çok yaşa Türkiye'm.