Fincancı katırları ürktü mü

20 Ekim 2022 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin kimyasal silah kullandığını söyleyen bir şahsın hakkında açılan soruşturma kapsamında tutuklanması ve adli sürecin devam etmesi geçtiğimiz günlerde gündemi belirleyen önemli bir gelişme oldu. Soyadı fincancı olan bu şahsın ordumuza iftira atmasından sonra soyisimleri Kaftancı ve Tanrıkulu olan iki CHP'linin bunu destekleyen açıklamalarda bulunmaları ise tansiyonu daha da yükseltti. Bu da yetmiyormuş gibi üç gün önce Boğaziçi Film Festivalinde sanatçı olarak tanımlanmış başka bir şahsın aldığı plaket benzeri bir şeyi fincancıya atfetmesi ise pes dedirttirdi. Yani el insaf sizin bu ülkeyle ne hesabınız var açık açık söyleyin de her kes bilsin. Kimyasal silah iftirasının arkasına saklanmayın. Askerimize kurşun sıkan, polisimizin yoluna bomba koyan terörist sürüleri için inadına barış diye diye yaptığınız terör seviciliğinizi barış maskesiyle gizlemeye çalışmayın. Artık Türkiye'de demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi insani kavramların ülkemizi bölüp parçalama niyetli eylemleri kamufle etmek için sinsice kullanılması dönemleri geçti. Artık bu millet sizin ne yapmak istediğinizi, aslında neyi söylemeye çalıştığınızı gayet iyi anlamış durumda. Boğaziçi Film Festivalinde ordumuza iftira atanlara Milli Duruş sergileyen ve terör sevicilerine vatansever tepkilerde bulunan gerçek sanatçılarımızı da saygıyla selamlıyorum. Bu millet hiçbir şeyi unutmaz merak etmeyin. Bir diğer önemli husus da bu olayların sadece fincancılara indirgenmemesi gerektiğidir. Aslında oyun çok daha büyük. Kimyasal silah kullanmak savaş suçudur. Asıl amaç Türkiye savaş suçu işliyor yaygarası kopararak başarıyla yürüttüğümüz sınır ötesi operasyonları durdurmak, bitmekte olan PKK'ya can suyu vermek. Ve dikkat ediniz bunu bizim içimizden birilerine yaptırıyorlar. Üzücü olan bu. Bugün bu konuda yazmak istememin sebebi aslında sadece fincancıları eleştirmek veya ürkütmek değil bunlar nasıl oluyor da Türkiye'de son derece önemli karar mevkilerine gelebiliyorlar ve nasıl oluyor da halkımızı, toplumumuzu etkileyebilecek kritik makamlara atanabiliyorlar Eğer medyatik olmuş terör sevicilerinin biyografilerine bakarsanız maalesef bu ülkenin ekmeğini yiyip, suyunu içip, zaman içerisinde çok önemli yerlere sessiz sedasız getirildiklerini de görürsünüz. Yıllardır kurumlar sosyolojisi çalışan bir akademisyen olarak bir toplumun gelişmesini sağlayan temel dinamiğin ne olduğunu araştırıp durdum. Toplumsal gelişimi sağlayan temelde çalışkan olmak mı İyi bir sisteme sahip olmak mı Demokrasi kültürü mü Nedir bir toplumu çağdaş medeniyetin ötesine taşıyan temel şey Cevap aslında hiçbiri değilmiş. Cevap büyük Atatürk'ün söylediğinde gizliymiş. "Türk evladına ilk önce ve her şeyden evvel kendisine düşman unsurlarla mücadele azmi öğretilmelidir." Gelişmiş hiçbir ülkenin kurumsal sistemleri asla içerisinden kendisine zararlı unsurların çıkmasına müsaade etmez. Gelişmiş ülkelerde ihanetin önlemesi ve vatanseverlik üzerinden vatandaşların ülkeye aidiyetlerinin sağlanması sistemsel hale getirilmiş